Yaşadığımız her günün sonuna kadar tadını çıkartmalıyız. Korkmayın; bu bir kişisel gelişim cümlesi değildir. Günün sonunda vardığım en net sonuçtur.
Baksanıza kar yağdığında bile ortalık birbirine gidiyor. Bütün modernliğimiz, gelişmişliğimiz, imkânlarımız, büyüklüğümüz, yatırımlarımız bir avuç kar tanesine bakar.
İşte o kadar!
Gördüğünüz gibi şıp(!) diye bitiverdik. Küt(!) diye kilitleniverdik, pat(!) diye durduk.
Sanırsınız şehre çığ düştü, tsunami aldı ne varsa götürdü. Hortum geldi.
Sadece kar yağdı. Millet yolda kaldı.
Küçük bir örnekle; Çağlayan'dan Zincirlikuyu'ya dört saatte varıldı.
Metrobüs "stop".
Arabalı vapur "game over".
Boğaziçi Köprüsü kapandı.
Köprüde "Avrasya Eve Önce Kim Varacak Koşusu" çerçevesinde vatandaş yürüdü.
Otobüs duraklarında izdihamdan ezilenler oldu.
Avrupa yakasındaki işlerinden Anadolu yakasındaki evlerine sekiz dokuz saatte varanlar tespit edildi.
Aile bireyleri evde kavuşunca gözyaşları sel oldu.
Yolda benzini bitenleri, arabası bozulanları hiç saymıyorum.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin de bu arada ne yaptığını kimse çözemedi tabii. Mesela yüzlerce radyo kanalından, televizyonlardan ya da sanal ortamdan yol durumu uyarılarında bulunmak zorlarına mı gitti?
Mesela Boğaziçi Köprüsü'nün bir süre trafiğe kapatıldığı İstanbullular'a neden bildirilmedi?
Mesela kaldırımdan yürümek kar yağınca yasak mı?
Yayalar kaya kaya mı gitsin? Popomuzun altına koyacağımız poşetler Belediye'den bedava mı?
Mesela da mesela yani.
İşten erken çıkıp kar kavgasından yırtanlar da oldu benim gibi.
Evden olayları canlı canlı takip ettim. Yıl 2012 şunu da gözlerimle gördüm. Evimizin tam karşısındaki markette izdiham vardı. Normalde pek ilgi gören bir market değildi kendisi ama kar sağ olsun. Sanki savaş çıktı, öylesine büyük bir korku salınmış olacak ki yüreklere bizim mahalleli makarnaya, suya, konserveye hücum etti. Gerçekten!
İnanması güç ama doğru.
Hiç 2012'ye, dört bir yanımıza dikilen gökdelenlere, bitmek bilmeyen AVM inşaatlarına, gözümüzü boyayan reklamlara, onun bunun gazlamalarına inanmayalım.
Gerçek bu! Bir avuç kara bakar her şey. Çocukluğumdan beri değişen bir şey yok. Ta derinlerimizde aslanlar gibi panikten tutuşuyoruz, sadece koyvermişlik içinde Allah'a emanet geçinip gidiyor gibiyiz.
O yüzden günümüzün kıymetini bilmeliyiz.
Ya gerçek bir felaketle karşılaşsa şehrimiz?
Bunu düşünmek bile istemeyiz değil mi?