Hiçbir şeye şaşırmıyoruz. İşin en fenası; şaşırmadığımıza bile şaşırmıyoruz. Ne olduysa artık şaşıramıyoruz.
Biz eskiden böyle miydik? Yoksa ben çocuktum, temizdim de fark etmemiştim, bilemiyorum.
Bildiğim; acayip insanlarla aynı dünyayı paylaştığım.
Yahu biz ne zaman kötülüğe, sahtekârlığa, yalana, şerefsizliğe, zalimliğe, utanmazlığa alıştık ki.
İnsan bunlara alışır mı?
Hiçbir şey üzmüyor bizi, hani üzüntümüz bile dekordan. Laf olsun diye, icabından üzülüyoruz iki üç dakika.
Hiçbir şey kırmıyor kalbimizi. En son ne zaman bir arkadaşınıza dönüp; "Beni çok kırdın" dediniz.
İnsan kırılmaz mı?
En son ne zaman bir ilişkinizden yorgunluk sebebiyle müsaade istediniz.
Gönül yorulmaz mı?
En son ne zaman çatır çatır kavga ettiniz. Hani sorunu çözene kadar. Kavga etmeyi bilerek.
Hani onu çok sevdiğiniz için kavga ettiniz?
Sevenler ayrılmamak için kavga etmez mi?
Ne zaman hayal kırıklığından gecelerce uyuyamadığınız oldu?
Yoksa sizin hayalleriniz kırılmaz mı?
Ne zaman birini incittiğiniz için perişan oldunuz?
Ne zaman kapılarda yatıp özür dilediniz?
Vicdan bu, sızlamaz mı?
İnsanız hepimiz hata yaparız, yapıyoruz ama en son ne zaman hatanızı görüp tamir etmeye çalıştınız? İnsan af dilemeyi bilmez mi?
Öyle kullanılmış bir dünya bizimkisi... Canımız yanmıyor, etimiz kalın.
Öyle maskeli bir dünya bizimkisi... Aldırmaz, umursamaz, acı çekmez.
Yatağımıza aldığımız, koynuna girip uyuduğumuz, "sevgilim" dediklerimizi bile unutmamız için ertesi gün olması yetiyor.
Hop gelsin yenisi. Onun da adı hemen "sevgili".
Hesap sormuyoruz birbirimize.
Şöyle dolu dolu kızmıyoruz. Sinirimiz bile egomuzdan, çıkarlarımızdan, paramızdan, titrimizden ibaret. Onlar için yani.
Birbirimizin gözlerinin ta içine bakmıyoruz konuşurken. Yüzlerimizi ezberlemiyoruz. En yakın dostumuzun çayını kaç şekerli içtiğini bile bilmiyoruz.
Çünkü umurumuzda değil.
Hayatı hayat yapan, ilişkileri ilişki yapan, birini sevmemizi sağlayan ne varsa gündem dışı oluvermiş işte.
Gerçekten dokunmuyoruz, gerçekten kalbe dokunmuyoruz. Dokunduğumuz tek şey telefonumuzun ekranı.
Gerçekten konuşmuyoruz, can kulağıyla dinlemiyoruz.
Doymuyoruz, tıkınıyoruz, doyumsuzuz.
Dedim ya hiçbir şey şaşırtmıyor bizi. Hiçbir şey şoke etmiyor. Hiçbir şey yaralamıyor en derinden kalbimizi.
Alışmışız, kurumuşuz, bulutlanmışız, kararmışız bilmiyoruz.
Tepki göstermek mi? Saçmalamayın lütfen. Kim uğraşacak şimdi.
Aldatmalar, çarpık ilişkiler, dolandırmalar, "canım" dediğinin canını çıkartmalar, arkadan dolap çevirmeler ekmek peynir gibi, su gibi olağan sanki.
İnsan dediğin küsmez mi?
Biz küsmüyoruz.
Küslüklerimiz bile yalandan, üç saniye. Çok bağışlayıcı olduğumuzdan, erdiğimizden falan değil ha. Küsecek kadar değer vermiyoruz.
Güvenmediğimiz, inanmadığımız kişilerle enseye tokat takılabilecek kadar genişiz.
Bu devirde kim kimin için canını verir ki?
Bu devirde kim kime gözü kapalı sırtını yaslayabilir ki?
Omuz silkip "Bana ne" ya da "Sana ne" deriz olur biter.
"Offf uğraşamam" deyip, çekip gideriz olur biter değil mi.
Öyle, maalesef öyle işte.