Ben bu kitabı tekzip ederim arkadaş.
Yazarına "kitap top, paralar cumburlop ama hop hoop!" çekerim arkadaş.
Kitabımızın adı "Mutlu Olmak için 14.000 Sebep." Kapağında da okura aynen şöyle veriyorlar gazı, kıpkırmızı fon eşliğinde; "Baş Döndürücü Uluslararası Bestseller."
O da kesmiyor bir de "Toplam 2 milyondan fazla sattı" yazıyor maviyle.
Sen de mutluluk hasretiyle savrulan ruhuna engel olamıyor, alıveriyorsun kitabı. "Yahu ben daha bir sebep bile bulamazken Barbara Ann Kipfer denen abla 14 bin sebep sıralamış öyle mi?" şaşkınlığıyla eve koşup okumak istiyorsun.
Çünkü senin de benim de en büyük derdimiz; mutluluk. Yani mutluluğu bile kendimize dert etmişiz, o dereceyiz.
Hele bir maaşın artsın mutlu olacaksın.
Allah'ın izniyle şu evi al, bak mutluluk senden kurtulur mu.
Bütün arkadaşların evlendi barklandı, Çırağan Sarayı'nın merdivenlerinden gelinliğinle indin mi mutluluk senin köpeğin olsun.
Kilo verirsen, seyahate çıkarsan, taksitleri bitirirsen, borçlarını ödersen, o seni severse, özür diler geri dönerse, ünlü olursan, televizyona çıkarsan, ihaleyi alırsan... (14 bin tane yazabilirim ama yerimiz dar, ne var?) mutlu olacaksın.
Sürekli mutluluk kaçıyor biz kovalıyoruz sanki. Eh! Kaçan balık da tatlı oluyor tabii. Taleplerimiz ve beklentilerimiz öyle uçsuz bucaksız ki hep ıskalıyoruz mutluluğu. Hep "sonra"yı bekliyoruz.
Hoş, mutlu olacağımızı zannettiğimiz şeyi elde ettiğimizde de mutlu olmayı beceremiyoruz ya... Lunapark'ta jetonsuz kalmış çocuklar gibiyiz belki de. Her şey var, herkes eğleniyor ama jetonumuz olmadığından oyuna giremiyor, oynayanları izliyoruz gibisine. Ah bi jeton düşse...
Neyse, bir heves açtım kitabı. Bakalım 2 milyondan fazla insan ne bulmuş.
Aaa! Karşıma çıkana bakın, 14 bin mutluluk sebebinden bazıları:
Tayt (kilolu hangi kadın tayt giyip mutlu olur bilemedim).
Bebek geğirmesi (pardon?)
Tuvalet takımı (yok artık).
Fareler (bkz. fare olmadığına şükretmek mi?)
Çok amaçlı un (ha?)
Kahve (mis gibiyse neden olmasın!)
El kuklaları (Sunay Akın mı koydu bu maddeyi?)
Patlamış mısır (ona da peki).
Bisiklet (çocuksan evet).
Hava raporu (ne alakası var?)
Gamzeler (İclal mutlu, biz mutlu.)
Kesme tahtası (sözün bittiği yerdeyim.)
Valla daha devam edemeyeceğim. Barbara Abla aklına ne gelirse yazmış, sonra da bundan bir kitap oluşturup 2 milyondan fazla satmış. Olayımız bu yani. Sonuç; 2 milyon sattıktan sonra Barbara kesin mutlu! Lerzan çatlasın.
Aslında isterse biri çıkıp 114 bin tane mutluluk sebebi yazsın fark etmez.
Bence mutluluğumuzun sadece iki sebebi var.
1. Şükretmek ve teşekkür etmek.
2. Geçmişi ve geleceği bırakıp şimdide olmanın keyfini çıkarabilmek.
Bugüne kadar yok yere o kadar üzdüm ki kendimi. En son baktım reflü olmuşum, belim kilitlenmiş yatakta yatıyorum. O yasak, bu yasak. Antidepresan kullanıyorum, sinirden durduğum yerde titriyorum.
Bastım fırçayı kendime "Dur dedim Ayşe! Alooo orada mısın? Kendine gel!" Sen yoksan, sağlığın yoksa, huzurun kaçmışsa çalışmanın, işin, sevgilinin, evin, arabanın, müziğin, yazının ne önemi var? "Önce sen" dedim.
O anda beyaz sayfaya geçiverdim (bu geçişlerim meşhurdur benim, bir anda silkelenirim). Önce şükretmeyi ve teşekkür etmeyi öğrendim. Ailem için, dostlarım için, nefes aldığım için, sağlığım için.
Sonra geçmişteki takıntılarımı yarım kalmış hesaplarımı doldurdum torbaya kapının önüne atıverdim. Gelecekte ne olacak, sorusunu da terk ettim. Ne olacaksa olacak.
Ve artık hiçbir sebebe ihtiyacım yok çünkü ben burada olduğum için mutluyum. 14 bin sebepmiş... Taytmış, gamzeymiş...
Geçiniz.