Biliyorum; susmak çoğu zaman iyidir. Bugüne kadar hangisine daha çok pişmanlık duydunuz; Sustuklarınıza mı konuştuklarınıza mı?
Valla ben car car car konuştuklarıma.
Ama bazen avaz avaz bağırmak ister insan.
Sanki ancak konuşursa dinecekmiş gibi gelir içinde rüzgâr. Ancak anlatırsa, kelimelerden destek alırsa, canını yakana kelimelerin kılıcıyla çizik atarsa güçlenebilecekmiş gibi...
Anlatır da anlatır. Eşe, dosta, bazen kim olduğuna bakmadan önüne gelene.
İçini dökmek de bir çeşit terapidir. Tamam, kabul sonra vergisi ağır gelir ama tutamayabilirsin kendini.
Ege'den bize şahane yazılar yazan sevgili ablam Şenay Düdek kızmış "askerlik arkadaşım" dediği Nil Burak'a. "Sus" demiş "Sana yakışmaz konuşmak." Neden konuşuyor Nil Burak?
Bilmeyene hemen bildireyim; yirmi yıllık eşi terk etmiş Nil Burak'ı geride sadece bir mektup bırakarak.
Nil Burak da "Albüm çalışmalarındayım, yeni flörtlere açığım" gibi bir açıklama yapmış, üzgün olmadığını güçlü olduğunu vurgulayarak.
Şenay Abla haklı olabilir, arkadaşına özel hayatını konuşmayı yakıştıramamış olabilir. Tabii, pek şık değil böyle demeçler. Bir süre sonra kapını çalar içini kemirir "keşke"ler.
Fakat bazen susmak zor gelir işte. Hele yirmi yılın ardından sadece bir mektup bırakarak terk edilince.
Koca yirmi yılını, yüz yüze konuşarak ayrılma cesaretini kendinde bulamayan bir adama verdiğini fark edince... Evet! Susmak biraz zor gelebilir.
Konuşmak teselli etmez belki ama yalandan da olsa insana kendini güçlü hissettirir.