Hikâyede bir şey eksikti. Belki de fazla.
Bu filmde öğrenmediğimiz, kodlanmadığımız, çalışmadığımız bir şeyler vardı.
Kahraman bizdik, iyi güzeldi de akışta bir tuhaflık vardı.
Neydi? Neydi?
Sonunda buldum.
Bir gece ansızın kafamda parçaları oturttum.
Hani şu Hollywood filmlerindeki başrol erkekler vardır ya.
Hani Javier Bardem gibi, Bruce Willis gibi, Richard Gere gibi, Robert Downey Jr. gibi, Jude Law gibi oyuncular canlandırır o erkekleri.
Bildiniz siz onları.
Biz kadınlar bayılırız onlara.
Çünkü onlar... 1. Kendi dünyalarını kurmuşlardır. Öyle vizesiz giriş yoktur yani.
2. 'Cool' görünümlüdürler. Çoğu zaman umursamaz tavırlarıyla salaştırlar. Tabii isterlerse bizi bizden alabilecek kadar şık da olabilirler.
3. Seksidirler. Mesela bir anda mutfağa girip nefis bir yemek hazırlayabilirler. Ya da ummadığınız bir anda ellerine gitar alıp şarkı söyleyebilirler.
4. Sağları solları belli olmaz, kolay kolay elde tutulamazlar ama âşık olurlarsa aşkın hakkını fazlasıyla verebilirler.
5. Kuralları sevmezler.
6. Aptallıkları bile göze zekice görünür.
Özetle rüya erkeklerimizdir onlar. Her zaman sürpriz, her zaman kaygan zemin, her zaman a-acayip bir hal, her zaman fark.
İşte o filmlerdeki adamlar var ya adamlar... o adamlar benim.
Hatta biziz.
E biz kimiz?
Kısaca biz; "güçlü" tabir edilen kadınlarız canım.
Hey gözünü sevdiğimin mazisi. Eskiden filmde adam kadını öpünce, hayal dünyamızda kadının yerine geçerdik, şimdi kadını öpen o "seksi" adam biz oluverdik.
O yüzdendir hikâyede başrolün bize verilmesine rağmen bir şeyleri eksik hissetmemiz. O yüzdendir arada sıkışmamız.
Her şeyin varsa, hayatın kontrolü fazlasıyla ellerindeyse. Çevreni bile sen yönlendiriyorsan. Annenin annesi (kimi zaman kocası), babanın babası oluvermişsen bir anda.
Çok yaşamışsan, çok yaşanmışsan... Tüketmişsen, tüketilmişsen ama yine de tükenmemişsen.
"O nasıl olsa halleder" damgası yapıştırılmışsa sana ve sen de Spartacus'lük yapıp bu damgayı sorgusuz sualsiz taşıyorsan...
Çözüm üretme uzmanı kesildiysen ister istemez, mecburiyetten...
"Ağlayan zırlayan ve gözyaşlarını ticari amaçlarla kullanan kadın" kategorisinden yıllar önce çıkmışsan, çıkartılmışsan...
Tahammül seviyen deniz seviyesinin altındaysa...
Sürüne tokatlana en önemlisinin ve birinci önceliğin "kendin" olduğu gerçeğine uyanmışsan...
Zevklerini, lezzetlerini, keyiflerini ve huzurunu hiçbir şeye değişemez olmuşsan.
Evine aldığın bir mumun, akşam arkadaşınla baş başa açıp içtiğin o şarabın, aylarca düşlediğin o seyahatin tadı başka tatlara benzemiyorsa...
Kendi kendine sultanlığını kurmuşsan.
Parazit yapanı anında kapının önüne koyuyorsan, hey dostum sen de bendensin.
Sen de bizdensin (Bu arada hep bizden gidiyor ama çaktırmayın, karizmayı bozmayın. Yazının da bir havası var canım).
Sen de o kadınlardansın.
Yani sen de o filmdeki bayıldığın adamsın. Hem de adam gibi adamsın.
Biliyorsun bazen sen de zordasın.
Çünkü dönüştüğün kadın ezber bozuyor. Dönüştüğün kadın erkeklerin sinirini bozuyor. Dönüştüğün kadın sınır dışı edilebiliyor.
Fakat sen biliyorsun; dönüştüğün kadın olmanın zevkine paha biçilemiyor.