Geçen sabah Hıncalım'la telefonda konuşuyorduk. Onunla konu nereden nereye gelebilir hiç kestiremezsiniz. Sabahın sekiz buçuğunda bir anda mutluluk ve huzurdan konuşmaya başladık işte.
Hadi size de anlatayım.
Dedi ki Hıncalım "Ya mutlusundur ya da huzurlu."
Allah Allah öyle saçma şey olur mu düşüncemi içime gömüp sordum; "Neden? Hem mutlu hem huzurlu olunmaz mı?"
"Olunmaz" dedi ve anlatmaya başladı.
Diyelim âşık oldun ve mutlusun. Peki sor kendine; huzurlu musun? Hayır değilsin! Çünkü mutluluk geldiği andan itibaren bünyeyi huzursuzluk sarmaya başlar.
Ya kaybedersem duygusunun yarattığı huzursuzluk!
Ya da o çok istediğin seyahate mi çıktın, dönüş yaklaştıkça huzurun kaçmaya başlar. Daha birçok örnek verebiliriz.
Bizi mutlu eden şeyler, onların elden gideceği endişesiyle huzurumuzu kaçırırlar.
Evet! Çok doğru, baba yine haklı.
Anı yaşamak, olanın tadını çıkartabilmek belki sizin beceriniz olabilir fakat her güzel şeyin bir gün biteceğini bilenler, buna inananlar için mutluluk huzurla yan yana yürüyemez.
Huzurlu insanın kaybetme endişesi olamaz ama unutmayın heyecanı da olamaz.
Mutluluk heyecandır. Mutluluk kalp çarpıntısıdır çünkü. Sonu ne olursa olsun ben ondan bir nefes çekmeye bile razıyım.