Yıllarca inkâr edilen JİTEM'e, onun etrafından oluşturulan çetelere ya da asker içindeki yasadışı uygulamalara, kısaca Doğu'daki Ergenekon'a karşı dava açmak, o yapıları açığa çıkartmak mümkün olmadı, kolay da değildi. Çünkü güçlü bir askeri yapı vardı.
Adım atıldı ama hiçbiri sonuca ulaşmadı. Yüksekova Çetesi'nden, Şemdinli davasına kadar hepsi kadük kaldı. Hatta Şemdinli davasını açan Savcı Ferhat Sarıkaya savcılık görevinden bile atıldı.
Yani 1990'dan 2007'ye kadar Türkiye'de onca kirli işe katılan, faili meçhul cinayetler işleyen bir "dokunulmazlar" sınıfı vardı ve birkaç istisna dışında yıllarca kimseye dokunulmadı. Ancak, Ergenekon dava süreciyle başlayan ve 12 Eylül 2010 referandumuyla devam eden yeni dönemde önemli adımlar atılabildi.
Arka arkaya faili meçhul dosyalar açıldı, 12 Eylül başta olmak üzere darbeciler de yargı önüne çıkartıldı. En dokunulmaz Kenan Evren bile...
Bunların hepsi sivil siyasetin güçlenmesiyle başarıldı. Eskiden bir komutanın müdahalesiyle bile davalar düşürülür, suçlular beraat ettirilirdi. Uzun bir süre Ergenekon soruşturmasının "Fırat'ın ötesi"ne geçip geçmeyeceği tartışıldı. Albay Temizöz davası bir ilkti, artık arkası da geliyor. Zaman aşımı kurbanı olmayan Tuğgeneral Bahtiyar Aydın davası, Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde askeri birliğe çağrıldıktan sonra öldürüldükleri iddia edilen 11 köylü davası bunu gösteriyor.
Silah ve şiddet devreden çıktıkça, Türkiye kirli geçmişiyle daha kolay hesaplaşacak ve o kirlilikten eninde sonunda arınacak.