Daha önce yazdım, CHP'nin yemin boykotu BDP'nin eylemini gölgede bıraktı ve öne çıkmasını engelledi.
Bu yaklaşımıma bazıları tebessümle yaklaştı ama bugün geldiğimiz noktada bu gerçek çok açık biçimde ortaya çıkmış durumda.
CHP bilerek veya bilmeyerek, yarı boykot kararıyla PKK ve BDP eksenli "siyasi boykot" krizini ötelemiş, derin yaşanmasını engellemiştir.
Bugün yaşanan şiddet eksenli krizde biraz da o gölgelemenin öfkesi var.
Bunun nedeni de çok açık; Türkiye'nin yeni anayasa yapması ve Kürt sorununu demokrasi içinde çözmesi istenmiyor. İçeride ve dışarıda bunu istemeyen güçler, AK Parti'yi ve demokrasi güçlerini durdurmak için bugüne kadar ellerinden geleni yaptı, halen de yapıyor. Darbe girişimleriyle, parti kapatmalarla ve kaos ortamı yaratmalarla sonuç alınamadı. Şimdi umut Kürt sorunu eksenli yeni bir kaos yaratmakta... İç ve dış statükocu güçler elinde silah tutan PKK üzerinden Türkiye'yi zora sokmanın hesaplarını yapıyor.
PKK ve çevresi de Kürtlerin kolektif haklarına anayasal güvence verilmeden silahı bırakmayacaklarını söylüyor.
İşin can alıcı yanı burası... Biraz acemice de olsa Habur girişimiyle Türkiye PKK'nın silah bırakma sürecini başlatmış ama başaramamıştı. Çünkü araya statükocu güçler ve muhalefetin sert tepkisi girmiş, PKK ve çevresi de "zafer sarhoşluğu"yla o girişimi heba etmişti...
Oysa Türkiye'de demokrasi zemini son 10 yılda önemli bir noktaya ulaşmış ve önemli adımlar atılmıştı. Kolektif haklar da dahil her şeyin tartışılabileceği ve sivil siyasetin inisiyatif alacağı bir dönem başlamıştı.
Dahası İslam coğrafyasında 30-40 yıllık diktatörlükler art arda yıkılırken, Türkiye kendi içinde adım adım demokrasiyi inşa ediyor, vesayet sisteminden sıyrılıyordu.
Ne PKK, ne de sivil siyaset yapan BDP bu gerçeği görmek istemedi.
Tıpkı eski laik siyasetçiler gibi Kürt siyasetine öncülük edenler de AK Parti karşıtlığı üzerinden siyasete baktılar ve yakalanan fırsatı değerlendiremediler...
Şimdi sanki 90'larda yaşadığımız o kanlı faili meçhul cinayetlerin işlendiği günlerin ayak sesleri duyuluyor.
Ama kimse umutlanmasın... Bugün farklı bir Türkiye var. Devlet de, siyasi partiler de çok değişti. O günler bir daha geri gelmez, gelmeyecek de...
Ancak ortada adı konmamış bir kriz olduğu da çok açık. Son terör saldırısıyla AK Parti ve BDP arasında ipler koptu. Yaşanan olayların sıcaklığı nedeniyle bu kopukluk anlaşılır bir şey... İşte tam bu noktada devreye "diyalog kanalı"nı açacak birilerinin girmesi gerekiyor.
Yemin boykotuyla Türkiye'yi sert bir Kürt muhalefetinden uzak tutan CHP, bu kez de devreye girmeli... Gerilimi ve kavgayı "elini ovuşturarak" izlememeli, tam tersine siyasetin kanallarını açacak bir çözüm üretmeli. Bu değişen ve değiştiğini söyleyen CHP için de tarihi bir fırsat. Zaten Kürt sorunu gibi devasa bir sorunu sadece iktidar çözemez. Tıpkı İngiltere ve İspanya'da olduğu gibi muhalefetle iktidar el ele vemeli ki bu sorun çözülebilsin.
Bu nedenle CHP, siyaset kanallarının tıkandığı bu süreçte, iktidarın da BDP'nin de yanlışlarını ortaya koyarak tarihi bir rol oynayabilir.
Bu durum, yeni CHP kadar CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için de önemli bir fırsat. Liderlik de, bu tür toplumsal kriz dönemlerinde belli olur.
Bakalım, ana muhalefet partisi CHP ve lideri Kılıçdaroğlu, bu süreci ellerini ovuşturarak mı izleyecek, yoksa tarihsel misyonuna uygun düşen bir girişimle Türkiye'nin önüne yeni bir ufuk mu açacak...