BDP bir yol ayrımına geldi. Ya sivil siyaseti öne alıp, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine katılacak ya da inisiyatifi PKK içindeki radikallere bırakıp eski sistemin devam etmesini sağlayacak...
Bu nedenle şu sorunun cevabı artık vermeli; "Türkiye'de askeri vesayetten kurtulma ve sivil iradeyi hakim kılma çabası var ve önemli bir aşamaya gelindi.
Peki, aynı konuda Kürt hareketi ne yapıyor?
Ya da yapma zamanı gelmedi mi?"
Görünen o ki, Türkiye'nin temel sorunlarını aşmak için yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Bunu herkes istiyor.
O yüzden artık sivil siyasetin öncülüğü ele alması gerekiyor. BDP artık PKK vesayetini aşıp inisiyatifi ele almalı. Silahı, şiddeti devreden çıkartacak ortak akla katkı vermeli. Abdullah Öcalan son açıklamalarıyla bunu işaret ediyor:
"En önemli ve en genel başlık 'Demokratik Anayasa'dır. Bu saydıklarım, 'Demokratik Anayasa' yanında ayrı ve ayrıntılı olarak ikinci bir başlık altında düzenlenmesi gereken hususlardır.
AKP'nin bu konuda samimi bir adım atacağına kanaat getiriliyorsa, bu Anayasa taslağı desteklenebilir.
Bu konuda inisiyatif tamamen kendilerinindir (BDP'nin)"
Mesaj çok açık... BDP'nin artık "elimiz zayıflamasın" gerekçesi üreterek işi uzatmaya hakkı yok.
Ankara'ya gelmesi ve sürece katılması gerekiyor.
Öcalan'ın "oyuna gelmeyin" uyarısı da bu "uzatmalara" bir göndermeydi.
Dünkü görüşmeler BDP yönetiminin de sürece sıcak baktığını gösteriyor. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş "diyalog ve uzlaşma"dan yana olduklarını söyledi.
Bu pozitif yaklaşım sonucu BDP, 1 Ekim'de Meclis'e dönme kararı verdi...
Ancak bu kararın 1 Ekim olarak açıklanması biraz zaman kazanmaya yönelik bir çıkış. Biraz da CHP'den farklı bir karar alma kaygısı taşıyor. Bu karar bile sivil siyasetin öncülüğü ele almasının zamanının geldiğini ve geçtiğini gösteriyor.
BDP artık yeni bir dönemin başladığını görmeli ve ona göre siyaset üretmeli...
Eğer Türkiye'de yeni toplumsal bir sözleşme yapılacaksa ve barış sağlanacaksa bunu siviller yapacak... Dünyada savaşanların barış yaptığı görülmemiştir.
Savaşı, barış isteyenler sonlandırır.
BDP sivil bir parti olarak 12 Haziran seçimleriyle farklı Kürt hareketlerini ve Türkiye solunu da içine alarak önemli bir hamle yaptı. Ancak "millet"in Meclisini boykot kararıyla bu önemli hamlesini Diyarbakır'a hapsederek daha fazla sürdüremezdi.
Çünkü Kürt coğrafyasında yaşayanlar bir "demokrasi mucizesi"ne imza atarak çözümün Ankara'da olduğunu göstermişti.
Ankara'da olmak Türkiye kamuoyunu kazanmaktı. Türkiye kamuoyu kazanılmadan Kürt sorununu çözmek de yeni bir anayasa yapmak da mümkün değil.
Vietnam halkının lideri Ho Chi Minh'in bir sözünü hatırlıyorum. 5 milyona yakın Vietnamlı yaşamını yitirmiş ve ölümüne bir savaş verilmişti ama Ho Chi Minh şöyle diyordu: "Savaşı biz yürüttük ama barışı Amerikan kamuoyu kazandı."
O günlerde yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre Amerikalıların yüzde 60'ı savaşa karşı çıkıyordu. Amerikan toplumunun o karşı duruşu olmasaydı barış zor gerçekleşirdi.
Bir de Türkiye'de olup bitenlere bakın...
Sadece 12 Haziran seçim sonrasında BDP'li bazı siyasi aktörlerin konuşmaları tamamen iç kamuoyuna yani Kürt siyasal hareketlerine yönelikti.
Bu konuşmalar Türkiye'deki toplumsal barışa zarar vermekten başka bir işe yaramadı.
"Alttan gelen dalgayı durduramıyoruz, bizim gücümüz yetmiyor" argümanları da siyaset üretememenin bir sonucu.
Artık BDP siyaset üretmeli ve öncülüğü ele almalı...
Türkiye 60 yıl sonra darbecilerin yapmadığı sivil bir anayasa yapma fırsatı yakalıyor.
Bu aynı zamanda yüzyıllık Kürt sorununu çözmenin de yol haritası olacak.
Üstelik dünya da Türkiye kamuoyu da böyle bir değişimden yana... Ve daha önemlisi AK Parti'nin de CHP'nin de yeni anayasa sözü var.
BDP bu süreçte üstüne düşeni yapmalı...