Pazar günü Ülke Tv'de Özlem Albayrak'ın programına Milliyet Yazarı Taha Akyol'la birlikte katıldım. Akyol, milliyetçi bir geçmişten ben ise soldan geliyordum. Kuşkusuz ayrı düşündüğümüz noktalar vardı ama o konuşmada gördüm ki, ortak noktalarımız daha çok. Ben küresel çağda eski milliyetçilik anlayışının değiştiğini ve değişmesi gerektiğini söylerken Taha Akyol, bu tespiti şöyle tamamlıyordu:
"Onun yerini artık Türkiyecilik alıyor..."
Sadece bu da değil, Kürt meselesinin artık çözülmesi gerektiğini de, yeni ve özgürlükçü bir anayasa ihtiyacını da birlikte dile getirdik.
Türkiye de, biz de değişmiştik.
Bu değişimin ne kadar mesafe aldığını 70'li yılların MHP'sinden gelen Taha Akyol'unönceki günkü yazısı çok daha net gösteriyordu.
Akyol, yazısında Öcalan'ın son açıklamalarını ele alıyor ve "Öcalan'ın geleceği neye bağlı?" sorusunu sorup şu cevabı veriyordu:
"Uzlaşmacı bir tavırla, kamuoyunda bu yönde bir imaj oluşturarak, kendi konumunun maddeten ve siyasetten şöyle veya böyle iyileştirilmesine... "
Sonra da şunları yazdı:
"Öcalan, 'müzakere' döneminde maksimalist sözler etse de, sonunda halkın çoğunluğunun kabul edebileceği makul önerilerle ortaya çıkarsa gerçekten barışa katkıda bulunur ve konumunun değişmesini o zaman ben de savunurum."
Milliyetçi geçmişten gelen bir aydının, "Öcalan'ın konumunun değişmesini ben de savunurum..." demesi gerçekten çok önemli...
Bu sürecin devam etmesi için eski yöntemlere değil, yeni yöntemlere ihtiyaç var.
Bu yöntemlerin başında da "kamuoyunu kazanmak" geliyor. Türkiye kamuoyu kazanılmadan Kürt sorununda adım atmak ya da çözüm üretmek zor göründüğü gibi doğru da değil.