CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, nihayet 18 Aralık'ta olağanüstü kurultaya gideceklerini açıkladı.
Bu kurultay hukukiliği tartışılmayan Kılıçdaroğlu yönetiminin meşruiyet kazandığı bir kurultay olacak.
Bir anlamda taşlar yerine oturacak ve "Yönetim Kılıçdaroğlu'nda, ipler Sav'ın elinde" dönemine son verecek.
Peki, bu nasıl olacak? Ortada üç başlı, Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal, Önder Sav ve çok aktörlü bir CHP var.
Böyle bir CHP ile iktidara yürümek veya 7 ay sonra yapılacak bir seçimde başarılı olmak pek mümkün görünmüyor.
Her kafadan bir sesin çıktığı CHP'de taşların yerine oturması için yeni bir kurultay zorunluydu.
Bu noktada Kılıçdaroğlu'nun nasıl bir denge kuracağı merak ediliyor. Kılıçdaroğlu, kurultay kararını açıkladığında ipuçlarını verdi:
"Listeyi ben yapacağım. Ama eski Genel Başkan Deniz Baykal ve Önder Sav'la da görüşeceğim..."
Buradan çıkan sonuç şu: Çarşaf liste olmayacak. Olmayacak çünkü çarşaf listede beklenen ve şu anda yönetimde olan isimlerin birçoğunun seçilme ihtimali yok.
Liste belli bir denge üzerine kurulacak. Elbette siyasette denge önemlidir ama bu dengeden de bir "ortaklık" sonucu çıkmaz. Kılıçdaroğlu, Parti Meclisi'nde Baykal ve Sav'a yakın isimlere de yer verecek ama bunun sayısı çok fazla olmayacak. Parti Meclisi, tam anlamıyla Kılıçdaroğlu imzasını taşıyacak.
Kısaca kurultay, artık iplerin tamamen Kılıçdaroğlu'nun eline geçeceği bir dönemin başlangıcı olacak. Doğrusu diğer siyasi aktörlerin fazla hareket şansı da yok.
Yapabilecekleri tek şey, özellikle Sav ekibinin, Kılıçdaroğlu'nun genel başkan yardımcıları Gürsel Tekin ve Süheyl Batum gibi isimleri çizmek... Tıpkı geçmişte Önder Sav'ın çizilerek en az oy alması gibi... Ama bu tavırları da sonucu değiştirmeyecek.
Peki, son dakikada Kılıçdaroğlu, Baykal ve Sav arasında sürpriz bir ittifak ve gerilim yaşanır mı?
Siyasette 24 saatte bile çok şey değişebilir ama güçlü kamuoyu desteğini alan bir yönetim karşısında kimsenin şansı yok.
Belki tek şansları, "Seçimde az oy almak için dua etmek" olabilir...