Diyarbakır'da Başbakan Erdoğan'ın mitingini geride bırakıp Batman ve Siirt'e doğru Devlet Bakanı Egemen Bağış'la yola çıkıyoruz. AB'den sorumlu Başmüzakereci Bakan Bağış, önce Batman'da sonra da memleketi Siirt'te hemşerilerine AB standartlarında bir anayasa için kapıyı aralayacak referandumda neden "Evet" denilmesi gerektiğini anlatacak. Saat gece yarısına geliyor. 80'li ve 90'lı yıllarda bu saatte bu yollara çıkmak akıl karı değildi.
Şimdi yollar da iyi arama tarama da yok. Gece yarısında Batman'a ulaşıyoruz. İstanbul'da oluşan Batman algısı daha şehre girerken altüst oluyor. Işıltılı ve hareketli bir şehir karşılıyor bizi.
Ramazanın da katkısı var ama en azından şehrin merkezi alışveriş merkezleri, mağazaları, çay bahçeleri ve cafeleriyle bir başka Batman çıkıyor karşımıza. İlk durağımız kalabalık bir çay bahçesi oluyor. Bakan Bağış, kısa bir süre orada toplanan kalabalıkla konuşuyor.
"Hayır oyu vermek demek işkenceye devam etsin demek. Ayrımcılık devem etsin demek. Sizlere bidon kafalı demek devam etsin. Peki, evet dersek Türkiye'nin bütün sorunları çözülecek mi? Hayır çözülmeyecek. Ama bayağı bir sorunumuzun çözülürdü."
Bakan Bağış bu noktada sık sık kullandığı bir örnek veriyor:
"Başı ve beli ağrıyan bir kişiye bir ilaç getirip vermişler. Başınızın ağrısına iyi gelebilir ama bel ağırınızı giderebilir mi belli değil. Bu durumda 'Yok ben bel ağrılarımı giderecek bir ilaç gelmeyinceye kadar baş ağrısını giderecek bu ilacı kullanmam mı dersiniz? Yoksa bunu kullanırsam ötekiyle daha iyi baş ederim mi dersiniz? Biz size ilaç gibi bir paket getiriyoruz."
Bakan Bağış'ın konuşması sürerken çevrede oturan masaları dolaşıyorum. Gençlerden oluşan bir masaya oturuyorum. Hemen mini oturum başlıyor. Konumuz referandum. Ben soruyorum onlar cevaplıyor. Hepsi de boykotçu. İçlerinden birinin kafası biraz karışık, şöyle diyor:
"Türkiye'nin temel meselesi vesayetçi sistem... Bunun değişmesi gerektiğini biz de biliyoruz ama AKP de bizi muhatap kabul etmiyor. İstediği bizim onu şartsız desteklememiz. Aslında bu paket geçtiğinde askerlerin ve 12 Eylülü yapanların yargılama yolunun açılacağını biliyoruz ama olmuyor işte..."
Araya girip soruyorum; AK Parti için değil, kendiniz için desteklemeniz gerekmiyor mu?
Kimseye söz hakkı vermek istemeyen biri hemen atlıyor:
"Kürtlere ilişkin bir şey yok pakette... AKP kendi iktidarını oluşturmak istiyor."
Aslında nereye gitsek aynı soru ve kaygılarla karşılaşıyoruz. Bölgede "Hayır" diyen kimseye rastlamadık. Ya Evet ya da boykot deniyor. Ertesi gün Batman'da ayrılıp Siirt'e gidiyoruz. Yol üstünde Kurtalan ilçesine uğruyoruz.
Kentin merkezinde AK Parti ilçe binasının önünde hatırı sayılır bir kalabalık Bakan Bağış'ı bekliyor. Bağış burada referandum sürecinde CHP Kemal Kılıçdaroğlu'nun dile getirdiği bir eleştiriye cevap veriyor:
"Muhalefet paketin içeriğini hiç tartışmıyor. İkide bir onun havuzu var diyor. E senin de var. Bir de fındığa kaysıya yarar mı diyor. Vallahi akılları basmıyor ama ben burada itiraf ediyorum yarar. Çünkü bu dünyada fakir bir demokrasi yok. Demokrasiyi benimsemiş, insanlara bireysel özgürlüğünü vermiş bütün ülkelerin zengin olması tesadüf değil. Bu dünyada fakir bir demokrasi yok. Demokrasiyi getirdiğiniz zaman insanların fikirlerine saygı gösterdiğiniz zaman o ülkeler zenginleşir. Zenginleştiği zaman fındığı daha çok para, balı, kaysısı daha çok para ediyor. Ama bir ülke fakirse, yasakçıysa işkence varsa kimse o ülkenin fındığına beş kuruş vermiyor. O ülkeye turist de gitmez."
Benzer bir manzarayla Siirt'te de karşılaşıyoruz. Ramazan olmasına karşın bir hayli kalabalık var. Önce valiliğe uğruyoruz ardından da Limak Şirketi'nin yaptığı baraj gezisine katılıyoruz.
Diyarbakır, Batman ve Siirt hattında gördüğümüz halkın gönlünden geçenin "Evet" olduğu.
Ancak sandığa yüzde elli elli yansıyacak görünüyor. Sayının artması AK Parti'nin ve sivil toplum örgütlerinin çalışmasına bağlı.