Yasadışı dinlemeler, video görüntüleri etik açıdan kabul edilmez olsa da ciddi sonuçlar yaratması açısından kimse görmezlikten gelemiyor. Bunun en çarpıcı örneğini CHP yaşadı. CHP yönetimi bu yasadışı, etik olmayan yöntemle değişti.
Siyaseten ve ahlaki açıdan ne kadar kabul edilemez olsa da, ne yazık ki kimse çıkıp ortaya "Ben bu dayatmadan yararlanmak istemiyorum" demedi.
Bu nedenle bilgi yasadışı yoldan da gelse yaratacağı sonuç önemli.
Alın Çukurca'daki mayın olayını...
27 Mayıs 2009'da Hakkâri'nin Çukurca ilçesinde Hantepe bölgesinde mayın patlaması sonucu 6 asker şehit oldu. Bu olay Türkiye toplumuna PKK mayını olarak sunuldu. Ama internete düşen bir ses kaydı herkesin kanının dondurdu. Çünkü olayın hemen ardından Hakkâri Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya ile Çukurca 20'nci Sınır Tugay Komutanı Tuğgeneral Zeki Es arasında uydu telefonu ile yapılan görüşmede, 6 askeri şehit eden mayını, bizzat TSK'nın yerleştirdiği ortaya çıktı.
Tuğgeneral Zeki Es olduğu ileri sürülen kişi şöyle diyordu:
"Ama komutanım bu büyük olasılıkla bizim, yani sabah buraya gelmenizde yarar var komutanım."
Ve yasadışı dinlemeyle ortaya çıkan gerçek, o işin sorumluları hakkında dava açılmasıyla sonuçlandı.
Şimdi gelelim son yasadışı dinlemelere... Birkaç gündür Türkiye, Yüksek Yargı mensuplarının insanı ürküten konuşmalarını tartışıyor.
Daha önce de Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'la, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'le ilgili konuşmalar gündeme gelmişti. Özellikle Cihaner'le ilgili konuşmaların hedefi birebir herkesin gözü önünde yerine getirildi.
Oysa o yasadışı dinlemelerde geçen konuşmaların gerçek olup olmadığıyla ilgili Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker şöyle diyordu:
"Araştırdıktan, gerekli incelemeyi yaptıktan sonra konunun takipçisi olacağım."
Peki, oldu mu?
Hâlâ bir açıklama yok. Yargıtay başkanı verdiği sözün gereğini yapmalı.
Ama ne hazin ki, o konuşmaların gereği yapılmadan bu kez yeni yasadışı kayıtlar ortayı çıktı. Ve bunlar çok daha vahim konuşmalar. Çünkü ortaya saçılan ses kayıtları gerçek anlamda bugünkü yüksek yargının nasıl siyasallaştığını gösteriyor. Referandum paketiyle yargının siyasallaşacağı kaygısı taşıyanların bu ses kayıtlarını birkaç kez dinlemelerinde yarar var.
Şimdi o ses kaydından çok çarpıcı bir bölümü aktarmak istiyorum. Bu kez de karşımızda aynı isim var; Yargıtay 8'inci Ceza Dairesi Üyesi Hamdi Yaver Aktan... Konuştuğu kişi de Yargıtay 8'nci Hukuk Dairesi Başkanı Yusuf Uluç... Araya girip çıkanlar var ve konuştukları şey yargının sorunları veya özel hayatları değil...
Yargı mensupları telaşlı bir biçimde siyaseti dizayn etme derdine düşmüşler. Konuşmaların tümü çok çarpıcı ama boykot kararı alan BDP'yle ilgili olanı vesayetçi zihniyetin neler yapabileceğini göstermesi açısından ders niteliğinde.
Aktan şöyle diyor:
"Kürtleri gözden geçirmek lazım, Kürtlere ihtiyaç var. Abdullah Öcalan'a çok ihtiyaç var şimdi."
Uluç: Çok çabuk işbirliği içine giriyorlar...
Aktan: Şimdi bak, Kürtler, istediklerini almak için diretecekler. Ulan batıyorlar ya, anayasaya, tam bir kaos olsun, bu kaostan ben yararlanırım. Turgut Bey'e (Kazan) dedik ki ya, Demirtaş'la görüştü, onlar da bir iki açıklama yaptı. Ben birkaç yerde de söyledim, askerlere de söyledim; bunlara ihtiyacımız var. Yani, evet dediği anda gidiyor bu iş!
Şimdi bu konuşmalar ışığında siyasi demeçlere bakalım. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:
"Hayır deyin, toplumsal mutabakatla, herkese özgürce genel affın yolu açılsın."
DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk:
"Referandumda BDP boykotu sürdürürse yüzde 60, hatta üstü bile Hayır çıkar."
Kürtleri yok sayan vesayetçi sistem, sıkışınca bir yargıcına bile "Öcalan'a çok ihtiyaç var" dedirtiyor. Ve öylesine pervasız ki bu yargıç, kurdukları statükonun sürmesi için "tam bir kaos olsun" diyebiliyor.
Yalan da değil, geçmişe neler yaptıklarını biliyoruz.
Ama Kürtler daha fazlasını biliyor. Çünkü yaşadılar...