Önceki gün, İstanbul Beyoğlu Kallavi Sokak'ta şirin bir Çerkez restoranındaydık. Adı Fıccın. Orada çerkeztavuğu da bulabilirsiniz, çok daha özgün Çerkez yemekleri de... Şık ve şirin bir yer. Restoranda bizi Çerkezler İçin Demokrasi Girişimi üyeleri karşıladı.
Nazlı Ilıcak, oğlu Mehmet Ali Ilıcak, eşi Meyra, Atılgan Bayar ve Fuat Uğur birlikte bir yandan Çerkezlerle sohbet ettik, bir yandan da Kafkasya'nın güzel coğrafyasından Anadolu'ya akan hüzünlü ve romantik şarkılar dinledik.
Kısaca Türkçe konuşup, Çerkezce eğlendik.
Türküler, şarkılar halkların ortak dili. O dillerin susmaması gerekiyor. Türkiye son yıllarda demokratikleştikçe biz de bu topraklardaki zenginliğimizi fark ediyoruz. Biraz daha eski sistem devam etse belki bu diller yok olacak. Yazık değil mi? Oysa bu topraklarda daha 1900'lerin başında İstanbul'da Çerkezce eğitim veren okullar vardı. Sonrası gelmedi. Şimdi kaldığımız yerden devam etmemiz gerekiyor. Geç de kalsak herkesin ana dilini kullanacağı bir zemin yaratmalıyız. Çünkü korkularla bir yere gidilmiyor.