Ankara'da "Hava kurşun gibi ağır" Bir yanda herkesi dehşete düşüren Devlet Bakanı Bülent Arınç'a suikast planı var, bir yanda soru işaretleriyle dolu Genelkurmay'ın açıklamaları…
Kafalar karışık. Kimse ne olup bittiğini tam olarak bilmiyor. En hazin olanı ise en güvenilir kurumun açıklamalarının kimseyi ikna etmemesi…
Bir siyasetçi şöyle diyor:
"Bu kaçıncı güven sarsıcı açıklama. Bırakın suikast planının olup olmamasını, düz arazide görülmemesi gereken özel kuvvetlere mensup iki komutan şehrin göbeğinde güpegündüz yakalanıyor. Bu nasıl iş? Önce bunun cevabı verilmeli."
Gerçekten de cevabı aranan çok sayıda soru var. Kafamızda bu sorularla Ankara'ya 5 günlüğüne konuk olan Troya gösterisine gidiyoruz.
İki kez İstanbul'da izlediğim Troya'yı bu kez siyasetin merkezi Ankara'da izleyeceğim.
Daha girerken "Acaba sonuna kadar izleyebilir miyim?" diye düşünüyorum. Ne de olsa üçüncü bu.
Tam tersi oluyor. Kâbus senaryolarının içimizi kararttığı bu siyaset ortamında, Troya ilaç gibi geliyor.
Bu kez, bu muhteşem gösterinin insanı bütün yanlarıyla kuşattığını fark ediyorum. Aklı, yüreği, elleri ve ayakları harekete geçiriyor.
Bizim "Troyalı Mustafa" 2 bin yıl öncesinin öyküsüyle bugünü öyle muhteşem birleştiriyor ki ayakta alkışlamamak mümkün değil. Ankara seyircisi de hakkını veriyor.
Bu kez seyirciler arasında siyasetçiler ve diplomatlar da var. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, eşi Beyhan Bağış, Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf ve çok sayıda bakan eşini görüyorum.
Gösteriye ara verildiğinde kısa da olsa bakan Bağış'la konuşuyorum. 27 AB ülkesinin büyük elçilerini ve diplomatını davet ettiğini, 20'ye yakınının geldiğini söylüyor.
Sonra da ekliyor:
"Anadolu'nun derinliğini ve zenginliğini görsünler istedim. Bugün AB'yi yaratan kültürün izleri aslında Anadolu'da… Paris'in ismi bile buradan gitme. Ortak geçmiş var, ortak bir gelecek de kurabiliriz…"
Gösterinin ikinci bölümünü de soluksuz izliyoruz. Troya'nın final çağrısı sanki bugünün demokratik açılım sürecine açık bir mesaj niteliğinde:
"Barışı kurmak bize düşer…"
Bakanlar, diplomatlar ve Ankara seyircisi Mustafa Erdoğan ve ekibini dakikalarca ayakta alkışlıyor.
Ama seyirci bu alkışla yetinmiyor, önce Devlet Bakanı Egemen Bağış bir buket çiçekle ekibe teşekkürlerini iletiyor. Sonra yabancı ülke diplomatları tek tek sahneye çıkıp, Mustafa Erdoğan ve ekibini kutluyor.
Ankaralılar ise fotoğraf çektirmek için sırasını bekliyor.
Son söz: Bu büyüleyici gösteri eli kolu bağlanmak istenen Türkiye'nin, bıraksalar neler yapabileceğini hepimize gösteriyor.