Bu başlığı görünce "CHP'de açılımcılar mı var?" diyenler çıkabilir ama şu sıralarda iç dengeler nedeniyle sessiz kalsalar da CHP içinde güçlü bir açılımcı damar olduğu kesin.
"Demokratik açılım"ın doğru eksende sürmesini ve yönetilmesini isteyen bu damar nedeniyle iki liderin buluşması daha çok merak ediliyor ve beklenti yükseliyor.
Zaten açılım süreci de gelip Başbakan Erdoğan'la Baykal'ın buluşmasına kilitlendi.
Acaba iki liderin buluşması yeni buluşmaların tetikleyicisi mi olacak, yoksa açılımı biraz daha belirsiz hale mi getirecek?
Büyük olasılıkla önümüzdeki birkaç gün bu sorunun cevabını merakla bekleyeceğiz.
Elbette, bizzat buluşmanın kendisi bile siyasi gerginliği, yükselen tansiyonu düşürme açısından önemli. Ama yaratılan beklentilere bir cevap verilip verilmeyeceği de bir o kadar önemli...
Bu noktadan siyaset çevrelerine bakınca çok farklı beklentiler ortaya çıkıyor.
CHP çevresinde, daha çok Başbakan Erdoğan'ın somut önerilerle Baykal'ı kazanması gerektiği düşünülüyor.
Çünkü CHP içinde oluşturulan sert siyasi iklim, bu sorunun geçmişteki gibi rahatça ele alınıp tartışılmasına izin vermiyor.
Tam da bu nedenle CHP içinde açılımı destekleyenler, seslerini çıkaramadıkları için bir çıkış yolu arıyor.
Bunun için de içeriden değil dışarıdan destek bekliyorlar...
Aslında benzer bir sıkışmayı çok genel boyutuyla AK Parti de yaşıyor. Onlar da "CHP destek olursa açılım daha rahat gerçekleşir" fikrinde...
Bu da AK Parti'nin büyük çoğunluğuyla CHP'nin önemli bir kesiminin "açılım" ekseninde buluşabileceğini gösteriyor. "
Madde değişmeli!"
Peki, bu nasıl gerçekleşir?
İşte iki liderin buluşmasından özellikle CHP'liler bu "nasıl" sorusuna bir cevap verilmesini bekliyor...
Bu gerçeği parti yöneticisi bir CHP'li şöyle dile getiriyor.
"Biz bugünkü haliyle bu görüşmeden bir şey çıkmayacağına inanıyoruz. Genel başkanımız kırmızı çizgilerini mektupta da dile getirdi. Aslında İçişleri Bakanı'nın açıklamaları da bundan farklı değil. Ortak nokta belli; anayasa değişikliği olmayacak. Peki, o zaman ne açılımı yapılacak? Cevap anayasa değişikliğinde... En azından seçmeli Kürtçe ders şansı sağlanmadan açılımdan söz edilmez."
CHP içindeki açılımcıların kastettiği Anayasa'nın eğitim ve öğretimle ilgili 42'nci maddesinin son paragrafı.
O paragraf, 12 Eylül Anayasası'nın yasakçı anlayışını yansıtıyor ve bugün YÖK'ün Kürdoloji meselesinde gerekçe yaratmasına da yol açıyor.
Madde aynen şöyle diyor:
"Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez."
Hiçbir anayasada böyle yasakçı ve garip bir madde olamayacağını söyleyen CHP'li açılımcılara göre, bu madde değiştirilmeden açılımdan sonuç almak mümkün değil.
Belki de bu nedenle CHP'liler Başbakan Erdoğan'dan kendilerini de harekete geçirecek ve ezber bozacak bir çıkış bekliyor.
Bir CHP'li bu beklentiyi şöyle anlatıyor: "Genel başkanımızın mektuba eski raporları eklemesi aslında bir şans. O raporun ruhunun bugüne taşınması gerekiyor. Bunun yolunu da Başbakan Erdoğan açabilir.
En azından seçmeli Kürtçe ders meselesi halledilirse açılım daha rahat hedefine ulaşır."
Birçok Anayasa uzmanına göre bu maddenin var olması Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulmasına engel değil. Maddenin daha "makul ve mantıklı" yorumlanması mümkün...
Prof. Dr. Ergun Özbudun geçen hafta Star gazetesinin Açık Görüş ekindeki yazısında şöyle diyordu:
"...Bir dilin seçmeli ders olarak okutulması, onun anadil olarak okutulması demek değildir.
Dolayısıyla, Anayasa'nın 42'nci maddesi değiştirilmeden Kürtçenin seçmeli dil olarak okutulmayacağı da, tümüyle mesnetten yoksun bir iddiadır."
Demokratik açılım sürecinin yeni bir ivmeye ihtiyacı var. Erdoğan-Baykal buluşması bu ivmeyi yaratırsa Türkiye, belki de ilk kez gerçek anlamda açılımla yüz yüze gelecek.
