Küresel ısınma tehlikesinin yanında, Türkiye'nin kendi içinde çöpten kanalizasyona, denizden akarsuya, çok ciddi çevre sorunları var. Ve maalesef birkaç sivil toplum örgütünün, birkaç çevre dostunun özel çabası dışında kimsenin bir şey yaptığı yok.
Son dönemlerde adı çevre olan bakanlığın da pek sesi çıkmıyor...
Kulislerde yeni Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'nun daha çok "Su işleri"yle ilgili olduğu, orman ve çevreyi ikinci plana ittiği konuşuluyor.
İşte böyle bir ortamda genç işadamı Mustafa Ezici, ilginç bir çabanın içinde. Ticaret yapıyor ama yaptığı ticaret insan sağlığı ve çevreyle birebir ilişkili. Daha çok da suyun kirliliğiyle ilgili...
Bir süre önce Van Denizi'nin temizliği çalışmasını başlatan Deniztemiz Derneği'nin düzenlediği Van gezisindeydim. Genç işadamı Ezici ile orada tanıştım. Ne iş yaptığını şöyle anlatıyor:
"Benim işim kızartma yağı toplama. 59 aracım, 90 çalışanım var. Türkiye çapında toplama alanlarımız var. Atıktan biodizel üretiyoruz. Ekonomik olarak hem getirisi olan bir hammadde üretiyoruz, hem de bunun küresel ısınmaya etkisi var. Suyu en çok kirleten etken madde yağ atığı."
Rakam çok çarpıcı ; lavaboya döktüğümüz bir litre kızartma yağ atığı, 1 milyon metreküp suyu geri dönülmez biçimde kirletiyor.
İşte sözünü ettiğim genç işadamı evlerimizde, restoranlarda kullandığımız sonra da lavaboya boşalttığımız kızartma yağının; marketler gibi belli merkezlerde bulunan yağ toplama kaplarında birikmesini sağlamaya çalışıyor.
Amacı da; bu yağ artığından otomobillerde kullanılan biodizel üretmek...
Böylece hem yeraltı ve deniz sularımız kirlenmeyecek, şehirler temiz yakıta kavuşacak; hem de istihdam yaratılmış olacak.
Ama bu o kadar da kolay olmuyor.
Türkiye'de yılda 1 milyon 650 bin ton yağ tüketiliyor, yaklaşık 350 bin ton da atık yağ oluşuyor.
Peki, bu atık yağların ne kadarı toplanıyor?
Onu da söyleyelim.
Sadece yüzde biri...
İnanılmaz değil mi?
Mustafa Ezici bunun nasıl bir sonuca yol açtığını şöyle anlatıyor:
"Halk yağ atığının çevreye ve doğaya verdiği zararların farkında değil. Bundan dolayı toplayamıyoruz. Ayrıca aynı kızartma yağı birkaç defa kullanılıyor. Evlerde 15 gün bekleyen yağlar var. Bu çok zararlı. Yağ eğitim gerektiriyor, insanları bilinçlendirmek lazım."
"Kanser patlaması olacak"
Hem ticaret yapmak hem de çevreye en az zararı vermek için uğraşan Ezici, bugüne kadar başta TÜRMEPA olmak üzere birçok çevre örgütü ve yerel yönetimle birlikte çalışıyor.
İzmir, Muğla, Ordu, Trabzon, İstanbul Şişli ve Beşiktaş belediyeleriyle kampanyalar düzenliyor, vatandaştan atık yağlarını almak için farklı formüller üretiyor. Ancak hala istediği noktaya gelmiş değil.
Ezici bu noktada gıda denetimlerinin hayati önemine değiniyor:
"Gıda denetiminde çok büyük eksiklikler var. Özellikle İstanbul'daki gıda üreticilerini acil şekilde artık belediyelerin denetlemesi lazım. Çünkü Türkiye'de kanser patlaması olacak. Kemal Yeşilçimen Hoca, 'Türkiye'de toplu ölümler olacak, insanlar pat diye yolda yürürken düşüp ölecek' diyor."
Şu sıralarda 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti çerçevesinde oluşturulan Gıda Platformu'nun yoğun çalıştığını biliyorum. Özellikle bu konuda bir şey yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.
Genç işadamı Ezici son olarak önemli bir konuya dikkat çekiyor ve şöyle diyor:
"Devletin aldığı vergi, daha önce tonda 120 dolardı, şimdi 400 doları aşan bir vergi söz konusu. Temmuzda da yeni artışlar olacak vergi oranında. Durum böyle olunca son bir yılda yağ fiyatlarında yüzde 300 artış oldu. 3 litrelik ayçiçek yağı 8 YTL'den, 26 YTL'ye çıktı. E bu durumda vatandaş ne yapsın! Ya yağ alamayacak ya da aldığı yağı defalarca kullanacak. Hükümet bir an önce yağdaki vergi oranını yüzde 10'lara çekmeli."