Türkiye'de, Susurluk'ta silueti ortaya çıkan, Şemdinli'de yeniden hortlayan, Danıştay'dan Hrant'a, birçok suikast olayında yüzü netleşen bir "çete" var.
Kimi "derin", kimi "ruhsatlı çete" diyor bunlara.
Son operasyonla bu yapının önemli bir parçası olduğu iddia edilen isimler gözaltına alındı.
Bu, Türkiye'de yeni bir döneme girildiğini gösteriyor.
Ama yetmez. Türkiye'nin asıl meselesi "derin" devlet. Herkesin adını bildiği ama kim olduğunu söyleyemediği asıl sorun bu.
Ortaya çıkanlar sadece aysbergin görünen yüzü.
Elbette onların açığa çıkarılması için atılan bu adım çok önemli...
Düşünsenize, Susurluk sürecinde ifadesi dahi alınamayan Veli Küçük bu defa gözaltına alınabiliyor.
Siyasi irade olmadan, kararlı bir yargı iradesi olmadan bunu gerçekleştirmek mümkün değil...
Bazen bu irade olsa bile, uygulamayı yürüten polis kararlı değilse bu tür operasyonları sürdürmek bile zor.
Türkiye geçmişte, yakalandığı halde poliste bırakılan onlarca çete reisi olayına tanık oldu.
Şimdi işler değişiyor.
Statükocu yapı çatlıyor.
Ve Türkiye biraz da olsa sivilleşiyor. Bu olanlar da bir anlamda sivillerle bürokratik yapının hesaplaşması.
Sonrası gelir mi?
Kolay değil ama bugüne kadar yapılanlara bakınca umutlu olmak gerekiyor.
Alın son beş yılda "Ruhsatlı Mafya"ya yönelik yapılanları...
12 Eylül Askeri Darbesi'nin başımıza bela ettiği "Ruhsatlı Mafya Babaları" nerdeler?
Adaletin yerine kendilerini koyan, haraç alan, kanlı infazlara imza atan, insanların "kimyası"nı değiştiren o "meşhur baba"lar ortalarda görünüyor mu?
Hayır... Çünkü çoğu şu anda cezaevinde. Dışarıdaki uzantıları da nefes alamaz durumda.
Şimdi sıra "ruhsatlı çete"lerde.
Yani içinde eski devlet görevlilerinin, asker emeklilerinin de bulunduğu yasadışı örgütlenmelerde...
Susurluk sadece 'sivil' değil!
Aslında bu yapı tarihimizin her döneminde vardı.
Türkiye ne yazık ki bunlarla yüzleşemedi.
Teşkilatı Mahsusa'dan 6-7 Eylül Olayları'na, Lockheed Uçak Skandalı'ndan dönemin başbakanı Ecevit'e Çiğli'de düzenlenen suikasta kadar bir dizi karanlık olay aydınlatılamadı. Kontrgerilla dendi, Özel Harp dendi ama bir sonuç alınamadı.
Neden?
Nedeni çok açık, işin bir ucu askeri kişilere uzanıyordu.
Susurluk da bu yüzden çözülemedi. Çünkü Susurluk sadece bir sivil organizasyon değildi.
O günleri hatırlayın, ne JİTEM denilen yapının üzerine gidilebildi, ne de o yapıyla ilişkili askeri kişilerin ifadesini bu ülkenin Meclis'i alabildi.
Alamadığı için de Susurluk çözülemedi.
Yapılan sadece Susurluk'un "mafyalaşan" ve giderek tehlike olmaya başlayan "sivil unsurları"nın deşifre edilmesiydi.
Özellikle son 50 yıldaki önemli olaylardan hangisine bakarsanız bakın, eğer çözülemiyorsa bilin ki işin içinde "askeri kişiler" var.
İster 6-7 Eylül'e, ister Susurluk'a, isterse Şemdinli'ye bakın, hepsinde askeri kişilerin adı geçiyor.
Son operasyonda "derin çete" iddiasıyla gözaltına alınanlara bakın, önemli mevkilerde hep asker emeklileri var.
İşte Türkiye'nin "derin" sorunu bu.
Tam da 15 yıl önce bugün kaybettiğimiz rahmetli Uğur Mumcu 70'lerin sonundan itibaren hep bu karanlık ilişkileri yazdı. Çatlı'ları, Ağca'ları, arkalarındaki askeri kişileri isim isim ortaya koydu.
Hiçbir şey olmadı.
Şimdi sorulması gereken soru şu:
Peki, neden bizim ordu, yıllardır ortaya atılan bu iddialardan kurtulmak için çaba harcamaz?
Neden, Susurluk'ta ifade vermesi gerekenlerin ifade vermelerini sağlamaz?
Ordu, yolsuzlukla mücadelede yaptığını neden askeri kişilerin de içinde yer aldığı çete örgütlenmeleri konusunda yapmaz?
Türkiye bunu başardığı zaman çeteleşmeden de karanlık ilişkilerden de kurtulacak, aksi halde üçüncü dünya ülkesi olmaya mahkûm...