Ankara'da ne anayasa tartışmaları heyecan yaratıyor, ne de siyasi arayışların esamisi okunuyor...
Garip bir hava var.
Hâlâ 22 Temmuz seçimlerinin etkisi sürüyor sanki.
İktidar 22 Temmuz'un zafer sarhoşluğunu, muhalefet ise şaşkınlığını üstünden atamadı.
Bu nedenle siyaset kulisleri de renksiz ve keyifsiz. Siyasi dedikodu da yok, umut yaratacak bir çıkış da... En hareketli olması gereken kabineden bile kulis almak artık o kadar kolay değil.
Daha doğrusu bu gerçek bugüne özgü de değil... AK Parti, şu son 5 yıllık dönemde deyim yerindeyse "nevi şahsına münhasır" bir siyasi kültür yarattı.
Karşınızda ketum bir kabine, konuşmaktan kaçınan bakanlar, dünyanın en önemli sırrını bilen adam havasında gezen parti yöneticileri varken; Ankara'nın gri havası daha da grileşmiş durumda.
Ankaralı bir gazeteci şöyle diyor:
"Eskiden Bakanlar Kurulu toplantısı heyecanla beklenir ve kulisi yazılmadan da eve gidilmezdi. Şimdi kurul heyecansız izleniyor."
Dünya ne tartışıyor, biz ne konuşuyoruz...
Ankara'da daha içe kapanık bir Türkiye var. Bunun en somut örneği de siyasi partilerin gündemi. Sadece AK Parti değil Meclis'teki diğer partiler de bütün enerjisini neredeyse anayasa tartışmalarına yoğunlaştırmış... Genel merkezden ilçe örgütlerine herkesin gündeminde "türban" ve "rejim" var.
Açıkçası siyasetin gündeminde küresel gelişmeler de yok, yerel arayışlar da...
Ortak dertleri; Varsa yoksa iç siyasal gerilim yaratmak...
"Gündemimizde radikal demokrasi olmalıydı"
Bu kısır ortamda çaba harcayan, arayış içinde olanların sayısı ise çok az...
Bir kısım sosyal demokrat ve klasik merkez sağın belli kesimleri çıkış yolu bulma çabası içinde...Kuşkusuz bunun nedeni her iki kesimin de son 20 yılda derin kırılmalar ve seçim yenilgilerinden oluşan ortak bir kaderi paylaşmaları...
Önceki gün merkez sağın önemli isimlerinden Aydın Menderes'in Ankara Bilkent Otel'de iftar yemeği vardı.
Yemeğe Halit Dağlı, Süleyman Soylu, Nevzat Ceylan gibi eski DYP'lilerle beraber sınırlı sayıda siyasetçi ve gazeteci davet edilmişti. Amaç da "yakın çevre ile dost sohbeti" yapmak.
Yine de ağırlıkla siyaset konuşuldu.
Aydın Menderes ve çevresi, hem DP geleneğinin siyaseten geldiği noktayı anlamaya, hem de içinden geçtiğimiz dünyayı izlemeye, öğrenmeye ve bir sonuç çıkarmaya çalışıyor.
Aydın Menderes eski merkez sağdan gelen bir siyasi aktör olarak bugün yaşanan türban ve anayasa tartışmasından AK Parti'nin doğruları ve yanlışlarına ilişkin birçok şey anlattı. Ama en çarpıcı olan demokrasi konusundaki yeni yaklaşımıydı.
Menderes şöyle diyordu.
"Türkiye anayasa tartışmalarını bile kısır bir döngüye çevirdi. Oysa gündemimizde "radikal demokrasi" olmalıydı. Yerel yönetimler reformu neden tartışılmıyor? Yargı alanında köklü değişimler gündemde olmalı."
Menderes bu tespitten sonra sözü bugün yapılacak muhalefete getiriyor ve şöyle diyor:
"Ciddi bir muhalefete ihtiyaç var. Bugün muhalefet yapacak olanlar, kimi hedef alacağını iyi hesaplamalı."
Klasik merkez sağda gelişecek bir siyasi çıkışın bu zeminde yürümesi gerektiğini söylüyor Menderes...
DYP ve DP'nin bundan sonra ne yapacağına gelince...
Menderes, o konuda çok umutlu değil ama yine de temiz ve dürüst bir parti yönetimine dikkat çekiyor ve şöyle diyor:
"Adı DP veya DYP ne olursa olsun bu camianın yaşaması gerekiyor. Daha önce de söyledim, helal süt emmiş bir insan yönetiminde bu hareket devam etmeli. Önemli olan ilkelere uymak, dürüst olmak. Önümüzdeki günlerde il başkanlarına bu çerçevede bir mektup göndererek düşüncelerimi ileteceğim. Eski isimlerin aday olması doğru değil."
Yeni gelişmeler izlense de, geleceğe ilişkin farklı yorumlar yapılsa da özel olarak merkez sağın "çöküş" serüveni konuşulduğunda insanların yüzüne derin bir hüznün çöktüğü dikkat çekiyor.
Kimse yenilgiyi ya da merkez sağın öldüğü gerçeğini kabullenmek istemiyor.