CHP içinde ve dışındaki "başarı mı, hüsran mı?" tartışmasına Parti Meclisi son noktayı koydu. Onlar, AK Parti gibi iktidarda değil, muhalefette "yola devam" kararı verdi. Suçluyu da buldular: 2. Cumhuriyetçiler, Kürtler, tarikatlar ve ABD. Aslında CHP düşüncesiyle bu sonuç çok da çelişmiyor. Bu yapının böyle bir düşünce üretmesi kaçınılmaz. Sorun CHP'ye "sosyal demokrat" bir misyon yükleyenlerde... Bir yol ayrımında oldukları kesin. Ya CHP'yi gerçek misyonuyla baş başa bırakacaklar ya da yeni bir çıkış yolu bulacaklar.
Bu anlamda Türkiye'de "Sosyal demokratlar ne yapmalı?" tartışması daha çok sürecek gibi görünüyor. Bu sadece birkaç akademisyen, köşe yazarı arasında değil, siyasetle ilgili geniş bir kesim içinde de yapılıyor. Seçim sonrası CHP ile ilgili yazdığım yazılara gönderilen maillerden bunu anlamak mümkün.
Mesele şu: O maillerde de görüldüğü gibi toplum CHP'yi tartışıyor ama nasıl bir CHP istediği konusunda kafası karışık. Herkesin bir CHP tarifi var. Büyük çoğunluk da CHP'deki sorunu "yönetim" sorunu olarak görüyor.
Acaba bugün ortaya çıkan CHP muhalifleri de böyle mi düşünüyor?
Belki de CHP içi ve dışındaki muhalefetin asıl sorunu da bu. Buradan yola çıkarak şu soruyu sormanın tam zamanı:
"Yönetimle muhalefet arasında temel sorunlarda bir politika farkı var mı?"
Kafalarda soru işareti yaratan bu soru nedeniyle bugün aynı safta görünen Hikmet Çetin, Mustafa Sarıgül, Mehmet Moğultay, Adnan Keskin ve Fikri Sağlar gibi isimlerin şu sorulara ne cevap verdikleri merak ediliyor.
Örneğin Ali Topuz'la Hikmet Çetin arasında ne fark var?
CHP'nin Kürt sorunu konusunda izlediği "inkarcı" politikalara bir itirazınız var mı?
Baykal'ın cumhurbaşkanlığı seçimine katılmaması doğru muydu?
Anayasa Mahkemesi'ne gidilmesi ve karar çıkmazsa "kargaşa" çıkar denilmesine karşı çıktınız mı?
Aynı dönemde gerçekleşen 27 Nisan Muhtırası'na itiraz ettiniz mi?
Bugünkü CHP yönetiminin AB süreci, laiklik ve azınlıklar konusunda izlediği politikaları doğru buluyor musunuz? Siz olsanız ne yapardınız?
Bu soruları çoğaltmak mümkün. Ama CHP yönetimine aday olan, muhalif "sosyal demokrat"ların bu konularda ne düşündüklerini topluma anlatmadan, ikna etmeden "iktidar" olma şansları yok.
