Türkiye'nin siyasi zemini de, doğal zemini de tehlikeli bir fay hattı üzerinde. Her ikisinde de inanılmaz bir enerji birikimi var.
Doğuda Bingöl'den başlayan ve İstanbul'a kadar uzanan Kuzey Anadolu Fay hattı, yine Bingöl'den Hatay'a uzanan fay hattı her an ciddi tahribat yaratacak bir depreme gebe...
Bilim adamları bas bas bağırıyor.
Raporlar hazırlanıyor, önlem alınması gerektiği söyleniyor.
Ama ne yazık ki kimsenin aldırdığı yok.
Aynı şey siyasi coğrafya için de geçerli...
Siyaset doğal mecrasında akmıyor.
Dengesi bozulduğu için de toplumun temel sorunlarına çözüm üretemiyor. Ve toplumda giderek büyüyen bir enerji birikiyor.
Farklılıklara tahammül edilmiyor.
Düşmanlık ve kin çoğaltılıyor.
Adeta ne zaman ve nerede patlayacağı belli olmayan bir bomba gibiyiz.
Gerildikçe geriliyoruz.
Bu konudaki uyarılar da bir işe yaramıyor.
Sivil siyaset de, devlet kurumları da bildiğini okuyor.
Peki bunun bir çözümü yok mu?
Elbette var.
Her iki alandaki enerjiyi açığa çıkartacak tek kurum siyasettir.
Siyaset sınıfı da artık aklını başına almalı.
Bu toplumun neden her on yılda bir darbelerle, muhtıralarla karşı karşıya kaldığının hesabını vermeli...
Çünkü halk, bir biçimde dört yılda bir de olsa üzerine düşeni yapıyor ve önüne gelen alternatiflerden en iyisini seçmeye çalışıyor.
Ama siyaset sınıfı ne acı ki halkın bu seçimine uygun davranmıyor.
İktidara geldikten sonra verdiği sözlerin birçoğunu unutuyor.
Şu son 4.5 yılda olanlara bir bakın. AK Parti yeni çağın partisi olarak ilk iki yılında önemli reformlara imza attı.
Sonra ne oldu?
Her şey bıçak gibi kesildi.
Son iki yılda AB reformları devam etseydi, seçim ve siyasi partiler kanunu değişseydi, dokunulmazlıklar meselesi çözülseydi, Kürt meselesinde göstermelik değil somut adımlar atılsaydı, bugün bu noktada olur muyduk?
Bu süre içinde muhalefet partileri de iyi bir sınav veremedi.
Şu son dönemdeki zorla birleştirmelere, farklı transferlere rağmen hala iktidar adayı olmamaları bunu açıkça göstermiyor mu?
Şimdi önümüzde 22 Temmuz'da bir seçim var. Bu noktada topluma büyük görev düşüyor.
Öncelikli tercih, demokrasi olmalı.
Siyasi sıkışmaları da, başta İstanbul olmak üzere Anadolu'da birçok kenti tehdit eden deprem sorununu da aşacak tek çözüm demokrasidir.
Demokrasinin yaşaması için seçim olmalı, seçim için de oy vermeliyiz.
Belki böylece demokrasi güvence altına alınır da sıra diğer sorunlara gelir.
Aksi halde siyasi alanda biriken enerji patlayacak, tıpkı deprem gibi bu ülkede derin tahribatlara yol açacak.