Turizm sezonu kapanıyor... Son bir yılın rakamları sektörün geleceği konusunda endişeleri de beraberinde getiriyor.
Oysa son yirmi yılda turizm sektöründe inanılmaz bir gelişme yaşandı.
Türkiye'ye gelen turist sayısı bu süre içinde 800 bin kişiden 21 milyona ulaştı.
Turizm geliri ise 400 milyon dolardan, 18 milyar dolara yaklaştı.
Bugün 50 milyar dolara ulaşan bir yatırım var ve tam 3 milyon insan istihdam ediliyor.
Dahası "domatesten peynire, inşaattan ulaştırmaya 40 sektöre güç ve kan veren bir sektör"den söz ediyoruz.
İşte bu çarpıcı rakamların da ortaya koyduğu gibi Türkiye için hayati derecede önemli olan turizm sektörü ne yazık ki şimdi hem sahipsiz hem de ciddi sıkıntılarla karşı karşıya...
Doğrusu insanın aklı almıyor.
Böylesine büyük ve önemli bir sektör, nasıl sahipsiz olabilir?
Sorunun cevabını, uzun yıllar önce Amerika'da öğretim üyeliğini bırakarak turizm alanına Magic Life markasıyla giriş yapan işadamı Ali Bozatlı veriyor.
"Turizmi bir şemsiye altında toplayan bir kurumumuz yok. Bunun sıkıntısını yaşıyoruz . 20 senedir emek veriyoruz. Fakat kendi kaderimizi kendimiz belirleyemiyoruz."
Böylesine güçlü bir sektörün bir sivil tepe örgütünün olmaması şaşırtıcı değil mi? Daha önce Turizm Bakanlığı'nda çalışan, şimdi Anavatan Partisi Medya İlişkileri Başkan Yardımcısı Fettullah Gündüz de bu alanda yasal düzenlemenin çıkması gerektiğini şu sözlerle dile getiriyor:
"Bürokrasinin işleyişi turizmde gereken hızı karşılamak için yeterli değil. O yüzden bu yasanın bir an önce çıkması gerekiyor. Çünkü ortada çok büyük bir temsil krizi var. Siz bu yasaları hayata geçiremezseniz sektör kamuya muhtaç hale gelir."
Kuşkusuz böyle bir sivil örgüt eksikliği sektörü birçok açıdan etkiliyor.
En son 2004'te Erkan Mumcu'nun bakanlığı döneminde hazırlanan bir yasa başbakanlığa gönderilmiş ve Başbakan Erdoğan da "Ben başbakanım, bu yasa çıkacak" demesine rağmen bir türlü çıkmamıştı.
Peki neden çıkmıyor?
Şaşırtıcı cevabı yine Fettullah Gündüz veriyor:
"TOBB maalesef böyle bir alternatif sivil toplum gücü yaratılmasını istemiyor ve engelliyor. Böyle olunca sektör birlik haline gelemiyor."
Gerçekten Türkiye ilginç bir ülke...
En temiz ve en çok geliri getirebilecek bir sektör, ileri noktalara taşınacak yerde, yeni engellerle karşılaşıyor.
"Turizm cazibesini kaybetti"
Ali Bozatlı gelinen noktayı şöyle özetliyor:
"Türkiye, turizm yatırımcıları için ekonomik cazibesini kaybetti. Özal döneminde arazi tahsisleri yapılıyordu. Şimdi milyon dolarlık ihaleler yapılıyor. Oysa bizim daha çok turist çekmeye ihtiyacımız var. AB ülkeleri gibi turizm yatırımı açısından doymuş değiliz. Ayrıca indirimler azaldı, birim maliyetleri ve vergiler arttı."
Peki 20 yıl önce atağa geçen ve önemli mesafe kaydeden bir sektör nasıl bu noktaya geldi? Bir süre önce Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, İstanbul'da katıldığı bir yemekte turizmle ilgili aynen şöyle diyordu:
"Turizm bir biçimde kendi pedalını çeviriyor."
Belki de turizm sektöründe yaşanan sıkıntıların asıl nedeni de bu yaklaşımda saklı.
Fettullah Gündüz, bakanlığın bir turizm politikası olmadığını ileri sürüyor ve şöyle diyor:
"Turizmde problem 'kapasite' sorunu değildir. Tanıtım, altyapı ve temsil sorunudur. Bundan yirmi sene önce Turgut Özal'ın modern otoban vizyonunu, 2006 Türkiye'sinde duble yola indirgeyen zihniyet Türkiye'nin tanıtımında da bizi 15 sene önce bıraktığımız günlere geri götürdü. Türkiye kendi ismiyle değil, Akdeniz bölgesinin ismiyle tanıtılmaya başlandı. Ayrıca hükümet uygulamalarında daha çok Ortadoğu ülkesi imajı veriyor. Bulunduğumuz coğrafya netameli bir coğrafyadır. İmajımızla ilgili 20 yıllık kazanımlarımızı kaybetmek üzereyiz. Türkiye'nin bugün yapması gereken ülke markasının yanında tek tek turizm bölgelerini öne çıkartıp markalaştıran bir stratejiye sahip olmasıdır."
Türkiye'nin dünyada bir turizm markası olma şansı çok yüksek. Ve başta İstanbul olmak üzere yeni "çekim merkezleri" yaratmak hiç de zor değil.
Yeter ki istensin.
Büyük ihtimalle şimdi yaşadığımız sorunları da belki bu "istekli" olmama durumu yaratıyor.