Sosyal demokrat solun müzmin hastalığı, "birleşememe" hala sürüyor. Özellikle 12 Eylül Askeri darbesinden sonra yönünü kaybeden sosyal demokratlar, bir türlü toplumla buluşan "birleşmeyi" gerçekleştiremedi.
Kişiler bir araya geldi olmadı.
Gruplar buluştu olmadı.
SODEP-Halkçı Parti birleşti yetmedi.
Nihayetinde SHP ve CHP birleşti yine olmadı.
Bugün geldiğimiz noktada başta CHP olmak üzere DSP ve SHP gibi üç büyük siyasi parti, bir o kadar da farklı grup, büyümeyen ve giderek küçülen sol oylara talip. Ama ne yazık ki hiç biri tek başına toplumun ilgi odağı olacak "sol dalga"yı yaratamadı.
Ve herkesin kafasında aynı soru:
"Ne olacak bu solun hali?"
Bu klasik sorunun cevabını önceki gün seçkinlerin restoranı Park Fora'da CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen'le yemekte buluşan Ercan Karakaş'a sordum.
Karakaş, belki de ilk kez sözü dalaştırmadan önce yemekle ilgili gerçeği anlattı:
"O buluşma önceden bu konuları konuşalım diye biraya gelinmiş bir buluşma değildi. Tesadüfen oldu. Mehmet Sevigen bize şunu söyledi, 'Güçlenmemiz, arkadaşları yeniden toparlamamız lazım.' Tabii bu çerçevede bizim, Seyfi Bey'le(Oktay) bir yüzümüz var. Başka arkadaşlar da var. Oturalım değerlendirelim. Bunlar konuşuldu. Bizde, 'Ne yapacaksınız? Seçim sürecine giriliyor. Solda dağınıklık var. Bunu nasıl halletmeyi düşünüyorsunuz. Bunları bilmiyoruz, öğrenmek isteriz' dedik. Sevigen de, 'Ankara'ya geldiğinizde oturup konuşalım, çalışalım.' dedi."
İşin doğrusu yemek planlı olmasa da konuşulanlar yazımızda dile getirdiğimiz hedef doğrultusundaydı. O hedef CHP'ydi ve solu yeniden CHP'de buluşturma planları yapılıyordu.
Peki Ercan Karakaş bu plana nasıl bakıyor ve soldaki yeni arayışları nasıl değerlendiriyordu?
Uzun siyasi yaşamında en çok CHP'nin bugünkü yöneticileriyle karşı karşıya gelen ve onlara "muhalefet" etmesiyle tanınan Karakaş'ın, hem CHP'ye bakışı, hem de "sol arayışlara" ilişkin söyledikleri belki de yeni bir dönemin başlayacağını işaret ediyordu:
Şöyle diyordu Karakaş; "Seçimlere kısa bir süre kala kurulan partiler, yeni oluşumlar halk tarafından ciddiye alınmıyor. Ayrıca, sadece CHP'ye karşı olmak temelinde kurulan partiler de itibar görmüyor. Bugüne kadar CHP dışındaki bütün arayışlar bir güç yaratamadı. Ortada yine de bir CHP var. Beğenmesek de eleştirsek de durum bu. Kişisel beklentileri, ihtirasları bir takım oluşumların başına geçmek gibi istekleri bir tarafa bırakıp yeni bir sorumlulukla hareket edilmelidir."
Karakaş, bu ilginç eleştirisini Avrupa Sosyal demokrat partilerinde yaşanan bir deneyimle devam ettiriyor ve solun yeni adresinin CHP olduğunu şu satırlarla ifade ediyordu:
"Avrupa'da seçim sathına girildiğinde bütün tartışmalar dondurulur, ayrılıklar bir tarafa konur. Bu bir gelenektir bir kültürdür. Sol değerlere sahip bütün insanlar parti içinden, parti dışından herkes o seçimlerde solun güçlenmesi için işin bir tarafından tutar."
Bu yaklaşımın Türkiye'de itibar görmediğini tam aksine herkesin birbirini "aşağı" çekmekle uğraştığını söyleyen Karakaş, sözü "Papermoon Darbesi"ne getiriyor ve şöyle devam ediyordu:
"Şimdi Süleyman Çelebi diyor ki 'CHP'nin C'sini Baykal'ın B'sini konuşmadık' E... canım bu doğru değil ki. Bu konuşuluyor. Beni de arıyorlar, yeni oluşum, yeni ittifaklara kulak veriyorum. Yaklaşım şu, 'Yahu nasıl yaparız da CHP'yi barajın altına çekeriz.' Bu politika değil ki. Yeni bir program, yeni projeyle çıkabilirsiniz. Halkın güvenini böyle kazanacağım diyebilirsiniz. Ama böyle çıkılmıyor."
Bu tespitleri yapan Karakaş, sözlerini, "asıl görev CHP'ye düşüyor" diyerek noktalıyordu:
"CHP mutlaka soldaki bu dağınıklığın aşılması için en büyük çabayı sarf etmeli. Görüşmediği DSP ve SHP var, başka arayışlar var. Bir şekilde en geniş birlikteliği sağlayacak inisiyatif de oradan gelmelidir."