Geçtiğimiz hafta Ankara'da yaşadığım, haksız ve yanlış gözaltı sonrasında çok sayıda vatandaş aradı. Halen de telefon ve mail alıyorum. Sadece bir gazeteci olarak yaşadığım için değil, yüzlerce vatandaş benzer bir duruma maruz kaldığı için olay önemli.
AB sürecinde önemli adımlar atan Türkiye bu konuya artık bir son vermeli. Gece yarısı veya sabahın köründe insanların uyandırılarak götürülmesi, önemli bir görüşme için yurt dışına çıkarken 'aranıyorsunuz' sürpriziyle karşılaşılması nereden bakarsanız bakın hiç hoş değil.
Ben çok değil, 5 saat gözaltında kaldım, beni arayan vatandaşların büyük çoğunluğu ise en az iki günlerini gözaltında geçirmişler.
Oysa ortada bir gerçek var; aranan insan öyle bilinen bir otelde kalır mı? İşin bu tarafını sanırım devlet görevlileri de biliyor. Ama buna rağmen, 'arama emri var, biz de gereğini yapacağız' denilerek binlerce insana gereksiz bir mağduriyet yaşatılıyor.
Peki bunun değişmesi mümkün değil mi?
Elbette mümkün. Yapılacak şey yargı kararlarının anında kolluk kuvvetlerine, yani polise bildirilmesi.
Konuyla ilgili Adalet Bakanlığı'ndan aradılar. Arayan Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü Nizamettin Kalaman'dı. Kalaman, üzüntülerini belirtti ve yapılanları anlattı:
"Bu konuda 01 Ocak 2006'da bir genelge çıkarttık. Ama yasalardaki değişim nedeniyle Adalet Bakanlığı'nın bütün genelgeleri yürürlükten kaldırılmıştı. Kaldırılan genelgeleri güncelledik. Bunlardan biri de, sizin de başınıza gelen olayla ilgili. Mahkemelere 'çıkardığınız gıyabi tutuklama veya yakalama emirlerini mutlaka kolluğa bildirin.' diye yazı yazdık. Bildirilmediği için bu tür sonuçlar doğuyor. Bu genelge bizim için çok önemli, sıkı bir şekilde takip edeceğiz. Tabi uygulamada bazı şeylerin oturması lazım. Bundan dolayı bu tür sıkıntılar yaşanıyor."
Umarız Adalet Bakanlığı'nın bu çabası yeni mağduriyetlerin yaşanmasına engel olur.