Genel olarak ruhsat alma, özel olarak da içki ruhsatı alma yetkisinin yerel yönetimlere devri son yılların belki de en köklü değişikliği.
Aslında ruhsat verme yetkisinin yerel yönetimlere verilmesi bu alanda atılan sadece bir 'ilk adım.' Çünkü, değiştirilmesi gereken o kadar çok şey var ki saymakla bitmez.
Şimdi bu açıdan çarpıcı bir örneği sunmak istiyorum.
İçkili lokanta açmak için başvurulduğunda polis tarafından verilen ve 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nun 8. maddesi uyarınca hazırlanan "Açılması İzne Bağlı Yerlere Uygulanacak İşlemler Hakkında Yönetmelik" var.
Ruhsat alan vatandaş yönetmeliğin öngördüğü maddeleri yerine getireceğine dair imza vermek zorunda. Vatandaşın nasıl bir belge imzaladığını görünce insan ne diyeceğini bilemiyor. Düşünün İstanbul'un ünlü bir semtinde lüks bir restoran açmak istiyorsunuz.
Devlet de size bir belge imzalatıyor ve hangi 'hususlara riayet ederek çalışacağınızı' şöyle sıralıyor.
Madde 2: "Konsomatris çalıştırılmayacaktır . "
Madde 5: "Yanlarında ebeveynleri ve velisi olsa bile 18 yaşından küçükler kabul edilmeyecektir . "
Madde 9: "Uyuşturucu ve psikotrop madde imal edilen, satılan, kullanılan veya bulundurulan yer haline getirilmeyecektir . "
Madde 17: "Dışarıdan içerisinin görülmeyeceği şekilde kapı ve pencerelere, perde, panjur, jaluzi vb ile asılacaktır . "
Şimdi burası lokanta mı, yoksa pavyon mu? Ortada bu kadar garip yönetmelikler dururken, bazı belediye başkanlarının hâlâ kafalarındaki 'kırmızı çizgi' leri topluma dayatması şaşırtıcı değil mi?