Uçağımız Akdeniz'den Mısır topraklarına girdiğinde binlerce metre yukarıdan tek bir şey dikkat çekiyordu: Nil Nehri...
Mısır'da hayat onun çevresine kurulmuştu. Adeta onun üzerinde uçarak Kahire'ye ulaştık. Kahire'nin gökyüzünden görüntüsü etkileyiciydi.
İçinden nehir geçen bir şehir ve gecekonduların kuşatmasına ramak kalan binlerce yıllık görkemli piramitler...
Beş bin yıllık tarihi derinlikle, 18 milyona yakın nüfusun yarattığı kaos, kargaşa ve kalabalık iç içe geçmiş.
İşte Kahire karşımızda. Kahire havaalanından dışarıya adım attığımda iki şey dikkatimi çekti: İlki TAV'ın levhası. Tepe ve Akfen Grubu Kahire havaalanı inşaatını yapıyor. Diğeri ise bu gezinin amacına uygun gençlerin sıcak ilgisi: " Fire Of Anatolia, Welcome to Kahire.. " Anadolu Ateşi ikinci kez Kahire'de gösteri yapacak. Genç kızlar ve erkekler bu gösteriyi bekliyor.
Şehir içinde kısa bir turdan sonra Nil kıyısında kalacağımız otele ulaşıyoruz. Ayağımız yere bastığında bizi bambaşka bir şehir karşılıyor. Müthiş bir kalabalık. Trafik bizim deyimle ' arapsaçı..' Kural falan yok. Ama kendi deyimleriyle '24 saat yaşayan' bir şehir Kahire. Buna rağmen birlikte olduğumuz gazeteci grubu, gezinin sonunu beklemeden ilk değerlendirmeyi yapıyor:
"İstanbul'a şükredelim.."
Sadece bu değil, gezi boyunca birçok konuda İstanbul kıyaslaması yapılıyor. Kirli gri binalar, kirli sokaklar, lüks restoranlar kıyaslamasında İstanbul hep önde.
Bu teselli ile akşam Anadolu Ateşi'nin gösteri yapacağı kaleye gidiyoruz. Bu arada cep telefonlarımıza sürekli Türkiye'den haberler düşüyor: "Şemdinli'de patlayan ' yerel Susurluk'la ilgili gerilim sürüyor.
Yüksekova'da çatışma ...
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı intihar etti!" Ve biz bir grup gazeteci o topraklarda doğan Mustafa Erdoğan'ın yarattığı ' Anadolu Ateşi'nin gösterisini izlemek için Kahire'deyiz.
Şu sorunun cevabını arıyoruz: "Anadolu Ateşi dünyaya ne taşıyor?"
Bugüne kadar 32 ülkede yaklaşık 7 milyon insana ulaştı. Almanya'dan Çin'e, Amerika'dan Japonya'ya, Anadolu Ateşi yeni bir Türkiye imajı yarattı. Hiçbir devlet desteği olmadan Anadolu'nun binlerce yıllık mitolojik ve kültürel değerini dünya insanına sundu.
Kahire sokaklarından kaleye doğru tırmanırken, aynı toprakların yarattığı iki farklı sonuç hem yüreğimizi ısıtıyor hem de acıtıyor.
O karmaşık duyguyla giriyoruz Mehmet Ali Paşa Kalesi'ne...
Muhteşem bir mekan. O mekanın her karesinde de kendi tarihimizle yüzleşiyoruz.
Kalenin temeli Selahattin Eyyübi tarafından atılmış. Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından tamamlanmış. Kale aslında bir yaşam alanı. En güzel yeri Anadolu Ateşi için hazırlanmış. Hava gündüzle kıyaslandığında ciddi anlamda soğuk. Ona rağmen Kahireliler'in büyük ilgisi var.
Ve gösteri başlıyor. O anda kulaklarımda Mustafa Erdoğan'ın şu sözleri çınlıyor: "Çok kuvvetli bir duygunun peşindeyiz, çizgi kovalıyoruz. Önce savrulup sonra doğru yeri buluyoruz. Biz bir Türkiye dansı istiyoruz . İnsanlığın kendini her alanda ilk kez ifade ettiği yerde, ilk dansın siluetinin peşindeyiz. Bir tür iz sürücüyüz anlayacağınız. Bin yıllık zeytin ağaçlarının yeşerdiği Ege'den Mezopotamya'daki ölümsüzlük dağına uzanıyoruz. Rehberimiz Anadolu... "
Anadolu Ateşi'nin dünyaya ne taşıdığına Kahire'de tanık oluyoruz. Kendi topraklarımızda aradığımız; ' Barış ve kardeşlik...' Emeği geçenlere, katkı sunanlara binlerce teşekkür...