Son bir hafta içinde Türkiye 'mıcır dehşeti'ni konuşurken, ben de iki kez o mıcır dökülen yollardan geçtim.
Bandırma-Susurluk arasındaki 10 kilometrelik alan aralıklarla adeta çöl görüntüsünde.
Giderken gece girdim o mıcırlı yollara. Çöl ortasında bir labirent içinde yol alıyorsunuz.
Karayollarının belli belirsiz seçilen işaretleri de olmazsa durum tam anlamıyla dehşet verici.
Resmen korkuyorsunuz.
Toz bulutları arasında araba kullanırken karşınıza ne zaman araç çıkacağı hiç belli değil.
O hengameden çıktığınızda 'derin bir oh' çekiyorsunuz.
Yaptığım bu yolculuğun dehşetini art arda gelen ölümler gerçekleşince daha iyi anladım.
Türkiye bir hafta içinde 'mıcır'lı yolların neden olduğu dört ölüm olayıyla sarsıldı.
Önce SKY Türk televizyonu spikeri Mehmet Tacettinoğlu, ardından 14 yaşındaki Cansın Filiz, sonra da Dr. Eser Günaçtı ve annesi Mansude Günaçtı yaşamlarını yitirdiler.
Mıcırlı yolların bedeli ağır oldu.
Ama asıl ağır olan sorumluların sorumsuz açıklamaları.
Bu nedenle o yolların yapılmasına karar verenlerin bir kez bile olsa o yollardan geçmeleri gerekiyor.
Yol boyunca insanın aklı hep şu sorunun cevabını arıyor:
'Acaba bu işin başka bir yolu yok mu?'
Dönüşte bu acı gerçeği çok daha derinden hissettim.
Özellikle Susurluk-Bandırma arası gibi yoğun trafiğin yaşandığı bir alana girdiğimizde güneş batmak üzereydi.
Manzara gerçekten ürkütücüydü.
Mıcır dökülen yol neredeyse 30 metre genişliğinde. Karşıdan gelenlerle bizim aramızda hiçbir sınır ayrımı yok.
Bir an önümde üç şerit oluşturmuş gibi yan yana giden otomobilleri gördüm.
Sanki çöl rallisindeyiz. Birçok sürücünün hız kuralına uymadığı da doğru.
Ben 20 kilometre sınırını aşmazken, kamyonlar, otobüsler, cipler o mıcırlı yoldan öyle bir hızla geçiyorlar ki, onların yerine siz korkuyorsunuz.
Müthiş bir toz bulutu yükseldiği için 5 metre önünüzü görmekte bile zorlanıyorsunuz.
O toz bulutu arasında karşıdan gelen araçları seçmeniz ise mümkün değil.
Gördüğünüz, eğer farlar yakılmışsa toz bulutu arasından parlayan iki göz. Daha tehlikeli olan ise bunu bile yapmayan sürücüler.
Çünkü garip bir anlayış var, tam karanlık olmadan birçok insan farları yakmıyor.
Bandırma'ya yaklaşık 26 kilometre kala başlayan 'mıcırlı yol dehşeti' 16'ncı kilometrede bitinceye kadar arabada bulunan 5 yaşındaki oğlum Ege sürekli aynı soruyu soruyordu:
"Baba ne zaman bitecek?"
O yol bittiğinde 5 yaşındaki Ege bile 'derin bir oh!' çekti.
Peki bir ülkede tatile gidiş ve dönüşü böylesine 'dehşete' dönüştürmenin hesabını kimse vermeyecek mi?
Ölümlere 'hız ve dikkatsizliği' gerekçe gösterebilirsiniz ama bu yolları böyle yapanların hiç mi suçu yok? Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Özak'a sorum şu; duble yol konusunda iddialı olabilirsiniz, ama insanların hayatını kolaylaştırmak için yaptığınız bu yollar hayatları yok ediyorsa daha ne bekliyorsunuz?
Ve ne zaman önlem alacaksınız?
Ayrıca Karayolları Genel Müdürlüğü'nden vazgeçtim ama Bakan Faruk Özak'ın o yollardan geçip geçmediğini doğrusu çok merak ediyorum.