Bir günde iki önemli karar, CHP'lileri 'şoke' etti. Önce Mustafa Sarıgül'e ilişkin disiplin kurulu kararı açıklandı.
CHP Disiplin Kurulu, Sarıgül'ün partiden 'ihracını reddetti'. Ardından bu kararın şokunu üzerinden atmaya çalışan Genel Başkan Deniz Baykal'ın açıklaması geldi: "Ocak ayı içinde seçimli olağanüstü kurultay yapılacak."
Mustafa Sarıgül Ankara'da düzenlediği basın toplantısında CHP Disiplin Kurulu'nun verdiği kararı 'tarihi bir karar' olarak niteledi. Peki bu karar gerçekte ne anlama geliyor? Şu ana kadar süren mücadele ciddi anlamda sert geçti. Özellikle Baykal ve sözcüleri, son söyleyeceklerini başta söyleyerek önemli bir riske girdiler. Henüz yargı safhasına bile gelmemiş bulguları, 'rüşvetin belgesi' diye kamuoyuna sundular. Bu köklü bir partinin kendi iç mücadelesinde başvurabileceği en sert yöntemdi. Bu yöntem, disiplin kurulu kararının da 'parayla satıldığı' iddiasıyla devam etti. Parti içi gerginliğin en sert yansıdığı alan CHP kulisleri oldu.
İstanbul CHP'de etkili 'Baykalcı' bir partili aynen şöyle diyordu: "Başladıkları bir olayı böylesine yüzüne gözüne bulaştıran bir ekip, ne Türkiye'nin meselelerini çözer ne de iktidar olabilir."
İstanbul'da etkili CHP'li bir belediye başkanı ise şunları söylüyor: "Olay bu noktaya gelmemeliydi. Kim getirdi bilmiyorum. Parti yöneticileri iddialı konuşuyor ve sonra disiplin kurulu bu kararı veriyorsa burada büyük bir çelişki var demektir. Bunlardan biri yanlış yaptı. Benim güvenim sarsılıyor. Bu kadar yanlış arasında en doğru karar seçime gitmek."
İki gruba da uzak duran bir CHP'li ise şöyle diyor: "Doğrusu CHP'lilerin 'zafer' ve 'hüsran' ikilemi yaratmaları çok da anlamlı değil. Aslında kazanan yine CHP oldu. CHP'nin bir organı emir komuta ilişkisini değil, demokrasiyi tercih etti."
Ancak, demokrasi tercihinin ömrü uzun sürmedi, erken gelen ' seçimli olağanüstü kurultay' kararı ve 'rüşvet' suçlamasıyla gölgelendi. Şimdi, CHP delegelerinin, 'parti içi demokrasi' üzerine düşen bu gölgeyi Olağanüstü Kurultay'da kaldırıp kaldırmayacakları beklenecek.