Yavuz Semerci dünkü yazısında benden sözetmiş... Sabah'ta yazmaya başladıktan sonra adımı ilk kez bir köşe yazısında görünce gerçekten hoşuma gitti. Ama acele ettiğimi hemen anladım. Çünkü, Yavuz Semerci'nin Başbakan Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanlığı'nı eleştirirken, hem Başbakan'a hem de bana 'haksızlık' ettiğini gördüm. Üzüldüm demeyeceğim çünkü 'haklı' değil.
Bana başka argümanlarla karşı çıkıp eleştirebilirdi. Ancak Yavuz Semerci'nin küçümseyen bir tavırla dile getirdiği "Türkiye'de Başbakan Erdoğan önderliğinde 'sessiz bir devrim' yaşanıyormuş" sözlerine katılmam mümkün değil. Bu 'muş'lu yaklaşıma sadece 'el insaf' diyebilirim.
Şimdi düşünebiliyor musunuz, 1999 yılından bu yana, koalisyon hükümetleri de dahil, Erdoğan döneminde yapılanlara 'muş'lu bir yaklaşımla bakmak doğru mu? "Hiç bir şey yapılmadı" nasıl denir? Yapılanları burada anlatmama gerek bile yok.
Gelelim Belediye'de yaptıklarına... Benim özel birşey söylememe gerek yok. Yazıda aynen şunlar sıralanıyor: "Belediye halk ilişkileri medeni hale geldi. Belediyeye gelen her vatandaş derdini anlatacak bir muhatap buldu. Kuyruklar ve yolsuzluk iddiaları azaldı. İstanbul yeşillendi. Yağmurun da etkisiyle kuraklık dönemi sona erdi. Su kesintileri bitti."
Sadece şunu ekleyebilirim, İstanbul halkı, iki dönemdir kimi seçiyor ve kimin için oy veriyor?
Şimdi gelelim "İstanbul'u kurtaracak üç şeye" yani "Vizyon, vizyonu destekleyecek siyasi iktidar ve kaynak" konusuna...
Başbakan Erdoğan, bugünkü yaklaşımıyla, Türkiye'yi 40 yıllık özlemiyle buluşturma konusunda, sadece önemli değil, tarihi bir görev yaptı. Eğer bu yaklaşım İstanbul'a uygulanır ve 'sessiz devrim' gerçekleşirse yazıda sözü edilen "İstanbul'u kurtaracak üç şey" halledilir. Yani bir İstanbul vizyonu' olsa, arkasında güçlü bir iktidar zaten var. Geriye sadece kaynak kalıyor ki, İstanbul'da sorunları çözmek için parayı gerekçe gösterenler için tek şey denilebilir: "Yalan söylüyorlar." Bu şehir için para bulunur. Yeter ki vizyon olsun. Semerci'nin yazdığı gibi "Mevcut sorunlarla boğuşan, boğuşurken kilitlenen bir yönetici" İstanbul'u kurtaramaz.
Ben tam da bunu anlatmak istedim...