Trafik kuralları yoldaki insanı ve aracı düzenler; lojistik ise ekonominin temeli olan ürünlerin hareketini! Ne üretirseniz üretin, iç ve dış pazara olması gereken yerde ve zamanda ulaşmazsa, üretimin hiçbir anlamı olmuyor.
Lojistik, katma değer, o yüzden stratejik.
Başarı, hareketin verimli ve hızlı yönetilmesinden geçiyor. Lojistik şirketleri engelli koşucusu olmak zorunda. Başarılı lojistik işleyen fabrika, çalışan işçiler ve dış âlem geliri demek; bu tıklım tıklım TIR'ların yollara düşmesi değil! Acaba lojistik şirketleri sadece TIR'lara gideceği yeri söyleyip ürün mü yüklüyor, yoksa şoförün karşılaştığı sorunları raporlayıp, güzergâhtaki ülkelerle yapılan ikili anlaşmalar çerçevesinde işlerin hızlanması için bir bilgi havuzu mu oluşturuyor?
İki gün süren TIR yolculuğumuzda Bulgaristan ve Romanya'da umutsuzluğu gözlemledik. Ne iş var ne aş. Eğitimli Bulgarlar çoktan Almanya'ya göçüp, ülkelerini terk etmiş. Kentler bomboş. Romanya siyasi krizle boğuşuyor. Genç Avrupa'nın krizi dipten dalga dalga geliyor. Çalışacak adamları yok. Her iki ülkedeki en büyük problem işsizlik.

Göçe hazır olalım
Dün işsizlik verisi geldi. Mayısta işsizlik yüzde 8.2'ye düştü. Heyecana kapılmayalım. AB'nin krizini doğru görelim. Bu ülkelerdeki bir avuç genç işgücü ve şirketler, Türk pazarına göz dikmiş. Kaçak vasıflı göçe hazır olalım. Kara lojistiğinde yabancının payı yüzde 15'ten yüzde 20'lere çıktı.
Avrupa korku içinde.
Ülkeler, "param değerlenecek" diye kaygılanıyor. Faiz artırımı mı? Unutun gitsin. İhraç ürünü taşımak, lojistik stratejisi oluşturmak hayati önemde. İktidarın attığı her adımı alkışlayan, basit ve yalın dilde hazırlanmış bir ihracat yasası için dersini çalışmayan, lojistik stratejisi olmayan Türkiye İhracatçılar Meclisi, değerlenen TL konusunda da sesini yeterince çıkaramıyor! Oysa Merkez Bankası'nın faiz kararı son derece kritik.
Bu defa aşırı değerli TL ihracat avantajımızı yok edecek.

Yollar ekonominin açılımı
Mars'a gitmiyoruz ya!.. O yüzden yollara düştük. Pazarlara bakıyoruz. Yollar ekonominin açılımı. Konuştuğumuz TIR şoförleri üniversite hocası gibi. Bilgi ekonomisini iki cümlede özetleyiveriyorlar. Ekol'de çalışan Alper Demir "Ben İngiltere'ye üç TIR dolusu tekstil ürünü taşıyorum. Dönüşte bir küçük kutuda tekstil makinesi getiriyorum. Eğer benim ülkem kısa sürede böyle küçük yüksek teknolojiyi üretemezse Avrupa'nın fasoncusu olmaktan kurtulamayız" diyor. Ama lojistiğin önemini şirketler bile kavrayamamış daha.

Kedi tüyüne ceza
Bir başka şoför anlatıyor: "İngiltere'ye Beko-Vestel marka buzdolabı ve TV taşıyorum. AB normlarına göre hiçbir ülke buzdolabı gazı belgesi istemiyor. Bu belgeyi isteyen tek ülke Bulgaristan'ın gümrüğünde her defasında kıyamet kopuyor. Böyle problemli bir günde merkezdeki arkadaşım, 'Abi bekle, birazdan evrak gelecek' diyor. İstanbul-Edirne arası dört saat. Verdin mi rüşveti, sorun çözülüyor."
Lojistik parkları da ayrı bir sorun. Türkiye'nin yollardaki imajı iyi değil. V. Tırnova iline bağlı Kutsina köyünde TIR parkı işleten Ahmet Kılıç, "Geçen gün lokantaya kedi girmiş. Denetime geldiler. Kedi tüyü zararlı deyip 750 euro ceza kestiler. Ben de 'fareye ceza yok mu' diye sordum" diyor. Lojistiğin dili bu olmamalı!
Bill Gates yeni tuvalet mucidleri için 375 milyon dolar ayırmış.
UND de Türk TIR parklarına yeni tuvalet ve duşlar yapmak zorunda.