Akkök Grubu'nun gözbebeği karbon elyafı yatırımını dinlemek için yolum Paris'e düştü. Kralların oteli Le Meurice'nin barında bir dönemin en güçlü kapitalisti Cem Uzan'la karşılaştım. Türk aydınlarının sürgün şehri Paris'e yerleşmiş. Kayaktan dönmüş, yanık teniyle keyifli... Parisli edasıyla konuşuyor. İçinde bulunduğu durumu "Bir gece yattım, sabah kalktığımda yarım yoktu" diye özetliyor. Bir zamanlar 250 şirketin sahibiydi.
"Şirketlerime el konulduğunda yanımda 40 bin bordrolu çalışan vardı, bu 200 bin kişi demektir. Ben hırsız olsam, 40 bin kişiye nasıl bordro verebilirim" diye bize soruyor... 10.1 milyar dolar tutarındaki Libananco Tahkimi'nde sonucu bekliyor. Sağ koluna sevgilisi Derin Mermerci'nin, sol göğsüne ise çocukları, Sinan, Dilara, Renç ve Paris'in isimlerini dövmeyle yazdırmış.
Bize gösterdi ve "Hayat bu" dedi. İkinci hayatı ise Türkiye için kritik olan bu davanın sonuçlanmasıyla başlayacak. Kaybederse süper emekli olarak yaşamını sürdürecek. Ama olan binlerce küçük yatırımcıya oldu. Hem hayalleri hem umutları yitti.
Uzan'la sohbetten küçük bir detay..
Kazanırsa Türkiye derin derin düşünecek.
* İnterpol sizi aramıyor mu?
Ben buradayım ve hep burada olacağım. Bugün olduğu gibi otel Le Meurice Paris'in barında bulabilirsiniz beni.
* Libananco Tahkimi'yle ilgili olarak hiç Başbakan Erdoğan'la görüşme talebiniz oldu mu?
Olmadı. Bugüne kadar da hiç kimseyi aramadım.
* Dava konusunda uzlaşma için herhangi biriyle görüşmediniz mi?
Ancak Cumhurbaşkanı, Başbakan veya Türkiye Cumhuriyeti'ni resmen temsil eden bir yetkili gelirse görüşürüm...
* Ne istiyorsunuz?
Türkiye Cumhuriyeti artık yanlışları kabullenmek zorunda. Ben, benden çalınanın bedelini istiyorum. Bana yapılan, benim aileme yapılan yanlışlıkların kabullenilmesini istiyorum.