İnsan kanatları kadar hafif, prangaları kadar ağırdır der şair. Doğrudur. Enerjin ile neyi beslersen, onu uçuruyorsun, ihmal ettiğin yerde kalıyor. Tıpkı Merkez'in yaptığı gibi…
Önceki gün "Merkez, tarafını seç" demiştik. Dün 6 adam ve başkanları seçimini yaptı, "rantiye" dedi. Faizi tırmandıranlar dahi "düşüş" olabileceğini tahmin ederken, Merkez'in "inadım inat" tutumu, sorgulama radarında artık.
Yüksek faiz kararında ısrarın artık "piyasalar böyle istiyor" gerekçesi de eskisi kadar güçlü değil… Zaten likidite ayarıyla fiilen 2 puan inen faizdeki bu düşüşü "resmiyete" dökmemesi, inatlaşma politikası gibi geliyor bana.
Yabancıyı dahi şaşırtan bu inat şayet "bağımsızlık" adına ise, "Türkiye Cumhuriyet" ibaresi yerine "Merkez Cumhuriyeti" mi dememiz gerekiyor?
Kaldı ki bulunduğu ülkenin yarınından "bağımsız" ise "kime bağlı?" diye sorarlar bu 7 adama…
Türkiye, 10 yıldır "tabu deviren" bir enerji ile yürüyor. Son olarak Ermeni tehcirine taziye ile dünyanın gündeminde "pozitif" algıya taşındık. Daha dün "kırılgan" beşli iken "muhteşem beşli" oluverdik.
Gezi gerginliği, 17 Aralık, kur saldırısı ve algı operasyonları… Bütün bunlara rağmen havalanan Türkiye… Her biri Türkiye'nin kanatlarının gücüne dair somut kanıtlar aslında.
Askeri vesayeti aştık şükür. Bürokratik oligarşiye karşı zafer kazanıldı anca gel gör ki finansal vesayet, Demokles'in Kılıcı gibi tepemizde. Daha doğrusu kanatlarıyla uçmayı başaran Türkiye'nin ayağındaki prangası…
Büyümeye, "kanat" diyorsak, biz bu prangaya; Merkez Bankası diyebiliriz artık…