Bundan 100 yıl öncesinde Büyük Savaş ile ortaya çıkan "uluslararası" kavramı, 2'nci Büyük Savaş'ın ardından ekonomik kurumlarını da doğurmuştu.
Bugün son kullanma süresi geride kalmış IMF, Dünya Bankası ve türevi kurumların beceriksizliği, yöneticilerinden değil, bunları var eden temel dinamiklerin giderek işlevini yitirmesinden kaynaklanıyor.
Ulus devletin bir ötekiyle ilişkileri üzerin serpiştirilmiş bütün kavramların yerini yavaş yavaş ulusların üstündeki kurumlar alıyor. Dünya Ticaret Örgütü, bu "supranational" yapılanmanın ilk örneğiydi. 20 yıl önce çok taraflı yatırım anlaşması önerisiyle (MAI) finans ve yatırım odağından "cihana" nizam vermeye kalkmıştı. Ancak şimdi en etkin Uluslarüstü kurum G20'dir.
Krizler, yeniliklerin doğumevidir. G20 böyle bir sürecin meyvesidir ve yeni dünya düzeninin "kural koyucu" gücüdür. Tasarımı çok iyi belirlenmiş; Avrupa'dan yalnızca Almanya ve Fransa, İslam coğrafyasından sadece Türkiye ve Suudi Arabistan dâhil edilmiş.
Eski dünyanın zihin yapısı, büyüklük üzerineydi. G20 ise nüfus, ekonomi, inanç, coğrafya ve küre için stratejik öneme göre şekillenmiş… Yeni dünya düzenine bu örgütün nizam veriyor olması, Türkiye için baht kapısıdır.
2015 boyunca liderliğini üstleneceğimiz ve zirvesine ev sahipliği yapacağımız G20'yi acaba yeterince idrak ettik mi dersiniz?
Sanmıyorum. Bayram temizliğini bayram gününe bırakma alışkanlığımıza kurban etme endişesi taşıyorum.
Bana göre G20 lider ülkesi Türkiye, bu dev fırsat ile baht dönencesinde yerini alabilir. En üst düzeyde sahiplik, yüksek farkındalık, zamanında örgütlenme becerisi göstermek şartıyla…
Bakanlar, ekonomi bürokrasisi, iş dünyası, üniversiteler, finansal kurumlarımız, STK'lar; kısaca toplumun her kesimi… 9 ay kaldı ve sayılı gün, çabuk geçiyor. Kural koyucu ülke olacak isek, gereğini yapmak için daha ne bekliyoruz?