Türkiye İstatistik Kurumu Başkanı yanlış hesapladıkları enflasyonu düzeltme toplantısında; "gizlesek daha mı iyiydi?" diye efeleniyor.
O halde soruyorum: Gizlemek seçenekleriniz dahilinde miydi?
Yine de cevap verelim; hiç hata yapmasan daha iyi idi…
TÜİK, bizim istatistikleri üreten kurumumuz… Yasayla kurulmuş… İstediği bilgileri vermeyene para cezası dahi verebiliyor. Önemi, işlevinde… Zira karar süreçlerine hayati bilgiler üretiyor. En azından teoride böyle… Fakat Birol Aydemir pratiğinde, bu önemi bugün sorguluyoruz.
Öteden beri ürettiği verilerin yetersizliği ve eskiliği tartışılan TÜİK; Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) döneminde devletin resmi ama gayrı ciddi verileri yüzünden çok fazla öngörüsüz adımlar atmış, yüksek maliyet ödemiştik.
Şimdi de başkanının tutumu yüzünde veri itibarı sorunu yaşıyoruz.
TÜİK Başkanı , çok basit dört işlemden ibaret enflasyon hesabında dahi hata yapabiliyor ve diyor ki; "hatasız kul olmaz, hatamla sev beni…" Sevelim de bu kadar özensizlik yüzünden devletin verilerine karşı oluşturduğun güvensizliği ne yapacağız?
Ekonomi zaten saldırı altında iken paralel yapı gibi çalışmanın ne âlemi var? Alt tarafı çarşı pazardan alacağın fiyatları endekse koyacaksın… Gerisini Excel makroları hallediyor zaten.
Senden istenen fiyatı doğru dürüst almak ve bilgisayara girmek… Sigara fiyatını tezgâhtan alıp girememiş ve 1.72'lik aylık TÜFE'yi 1.98'e, yıllıkta da 7.48'den 7.75'e çıkarmışsın.
Üstelik bunu "sehven" diye geçiştirmiş "herkes hata yapabilir" bilgeliği serdetmişsin.
İyi de senden istenen, TÜİK'in kurumsal itibarına hizmet etmektir, verinin namusuna söz getirmemektir.
Çok mu şey istiyoruz?
Kaldı ki bu bir değil iki değil… Vakitsiz açıklama yapmaktan, veri sorgulayanları suçlamaya dek polemikler de cabası… Merak ediyorum ekonomiye suikast sürecinde bir de bu zaaflarla mı uğraşacağız? Dört işlem bilen daha titiz biri yok mu TÜİK'te?
Benim takıldığım şu "sehven" sözcüğü… "Suçsuz yere idam ediliyorsun" diyen karısına "suçlu olarak mı idamı yeğlerdin" diyen Sokrates gibi… Sehven değil de kasten mi olacaktı bir de…