Halkbank konusunu dile getirmiştik, sonuç alamadık. Şimdi imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz... Bu sözler, 17 Aralık operasyon günü ABD Ankara Büyükelçilik binasına çağırdığı bir grup Avrupalı diplomata, Francis Ricciardone tarafından sarf edilmiş.
Dile getirilen; Halkbank'ın İran'la ticarette üstlendiği koordinatörlük. Sonuç alınamayan ise Türkiye'ye sallanan parmaklar karşısında dik durup Halkbank'ın işini yapmayı sürdürmesi... İş ise Dünya Ticaret Örgütü ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin ambargo tanımlarına sadık kalarak yapılan işlemler...
Çökertilecek imparatorluğa gelince... Halkbank'ın bölge ticaretinde artan ağırlığı, çok sayıda ABD ve Avrupa bankasının ballı işlerini engelledi. Bizzat ambargo koyanlar tarafından yürütülen ticaretten pay alan Halkbank, oluşturduğu marka değeri, bölge ülkeleri arasındaki kredibilitesi sayesinde Hindistan dahi İran parasını emanet etmede sakınca görmüyordu.
Aceleyle Türkiye'ye gönderilen Terörün Finansmanı ve Finansal Suçlar Güvenliği Müsteşarı Davit Cohen'in "ambargo yumuşama sürecinde" İran ile ticarette bankalarımıza gözdağı vermesi, imparator çökertme gayretinin bir başka boyutunu oluşturuyor.
Küresel algıda 11 Eylül ile yerleşen "terörist" kavramı üzerinden Halkbank'ın itibarını çökertmeye çalışmak, kabul etmesek bile anlaşılabilir bir tutumdur. Neticede ekonomi savaşında karşı saldırı örneği sayılabilir. Fakat bu işi okyanus ötesinden gelen dalga ile bürokratik oligarşiye yaptırıyor olmaları, Brutus sendromu tanımına uyar.
Şimdi Türkiye'den, "Halkbank'ı feda et" talebi var. Resti görüp bu talebi reddeden Türkiye'yi, "imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz" sözleriyle tehdit etmek, Cemaatin "koçbaşı" olarak kullanıldığını gösteriyor.