Hikmet Münir Ebcioğlu'nun sözleriyle Cevdet Çağla'nın Sultaniyegâh şarkısındaki gibi "Solar gider emelim." Avrupa Birliği emelinin "solgun" vadisinde 22'nci faslın açılıyor olması, bana bu şarkıyı hatırlattı. Ya da Shakespeare'ın sonesindeki gibi "o kadar geç oldu ki cevabın, ne sorduğumu unuttum."
Emelimiz "AB üyeliği" idi ama sahi ne sormuştuk? Hele ki dikkat ve rikkatlerimizin yorulduğu bu dönemde, Gümrük Birliği'nin de faydadan ziyade zarar yazmaya başladığı çağda... Bana göre 22'ye varmış karışık ve solo şarkılardan oluşan Avrupa faslı, yavaş yavaş kabak tadı vermeye başlamıştır.
Geçen hafta Transatlantik Serbest Ticaret İşbirliği'nin (STA) ilk ayağı olan Kanada- AB Anlaşması 4 yıl müzakerenin ardından imzalandı. Şimdi sırada ABD-AB arasındaki STA süreci var. 5 yıl alacağı söyleniyor ve Türkiye, bundan ziyadesiyle etkilenecek.
Zafer Çağlayan başkanlığındaki heyetin ABD Ticaret Bakanı ile başlattığı "Türkiye- ABD arasındaki ticareti geliştirme" toplantılarına katılmıştım. Gördüğüm "bizimle paralel anlaşmayı unutun, AB ile olan sorununuzu çözün" niyetinde olduklarıydı.
Dün Başbakan 22 fasıl için gerekliydi ama "yeterli değildir" açıklamasını yaptı. Sarkozy döneminde çok zaman kaybettik ama bunu Hollande ile aştık. Fakat Merkel'in direnci henüz kırılmış değil. Bana göre bu fasıllar açılıp kapana dursun, Türkiye AB ile olan ilişkilerini, Transatlantik STA sürecinde yeni bir zihin yapısına getirmek zorunda kalacak.
Belki de yakın gelecekte bizler, Gümrük Birliği'ni AB ile Serbest Ticaret Anlaşması'na dönüştürme sürecine gireceğiz. Kopenhag kriterlerini aştık, Maastricht kriterlerini zaten onlar yok etti. Şimdi de sıra Ankara kriterlerine geliyor olabilir. Peki ya Türkiye'nin Avrupa aşkı? Yazının başındaki şarkının son mısrası buna cevap olabilir: "Ben işte böyle bir aşkın esiriyim güzelim..."