Yunanistan ile Türkiye, kriz üzerinden ilişki kuragelmiş... Dün, iki ülkeyi birbirinden uzaklaştırma yönünde kullanılan kriz, bu defa Ege Denizi'nde komşuyla bizi yakınlaştırmayı sağlıyor. Gönül ister ki iki ülkenin ilişkisi, kriz dinamiği yerine, ortak fayda pratiğine dayansın.
50 milyar euroluk Yunanistan Özelleştirme Paketi'nin Türkiye'de görücüye çıkarılması, bu yakınsamanın geldiği noktayı gayet berrak anlatıyor. AB'nin yardım paketiyle, kurtarılanın Yunanistan değil, Avrupa'nın batık bankaları olduğunu anlayan Yunanlı, sıcak para yerine yatırım ve işbirliğinin "çıkar yol" olduğunu görmüş bulunuyor.
Uzun yıllar sistematik olarak körüklenen Türk düşmanlığına rağmen Yunanistan bugün bizimle işbirliği yapmanın "kendisi için daha iyi" olduğunu söylüyor. Dün Yunanlı bir meslektaşımın dediği gibi "Adalar'da bir Alman'a turizm tesisi vermeyi kimse aklına dahi getirmez." Ama Türkler ile 6 bin adanın pek çoğunda turizm tesisi veya rüzgâr enerjisi yatırımı düşünebilir.
Nitekim İstanbul'daki Yunanistan özelleştirme tanıtım toplantısına katılan Yunanlı bürokrat ve işadamları "fırsat burada, gelin birlikte bu coğrafyada büyüyelim" diyordu. Son 10 yıldır Türkiye'ye gelen Yunan sermayesi, ülkemizde para batırmadığı gibi çok fazla gelir elde etti. Üstelik bunu, ticaret üzerinden değil, ortak yatırımla yaptı. Şimdi bunu daha büyük ölçekte deneyeceğiz.
Şimdi sorun, KOBİ düzeyine inecek Türk- Yunan ortaklaşa iş alanlarının, pratikte başarılabilmesi için "ortak iş yapma kültürü" oluşturma gerekliliğidir.
Eğer bir Yunanlı ortağın olacaksa, onun yöresi kadar, töresini de bilmen zorunludur.