Anadolu Kaplanları, elinden geleni yaptı. Zor zamanlarda var olmayı başardı, durgunlukla savaştı, küresel krizde öldü dirildi ve dünya "işten adam atarken" istihdam doğurdu, dinamizmi körükledi.
Ve gelip, bir yerde tıkandı... Tıkandığı yer; yönetim kalitesi.. Ayakta kalma, tırmanma ve yeni pazar/ürün keşfetme sürecinde tıkır tıkır çalışan sistem, bir üst lig kapısında; "çuvallamaya" başladı. Zira bir üst kademe zihin yapısına geçişte, "akıl, evet dese de" bünye; ayak diretiyor.
Yeni zihin yapısı, farklı bir yönetim anlayışını gerektiriyor. Fikri buna uysa da alışkanlığı, KOBİ'yi zaten "küçük tutan" temel dinamik...
Senden daha akıllı ve nitelikli insanları bul ve onların hizmetine gir!..
Yeni yönetici tanımı bu... Hem akıllı ve nitelikli insanları bulacaksın hem de bunların hizmetine girecek kadar "iyi" olacaksın.
Allah firma sahiplerine kolaylık versin. Ki buna ihtiyaçları olacak. Zira rekabetin oyun kuralını yeniden koyduğu bu ortamda hemen herkes "iyi yönetici" için servet ödemeye hazır.
KOBİ'lerimize yönelik yönetici araştırmaları; zaten buraya doğru gidildiğini gösteriyor. Geldiğimiz nokta, özellikle Türk şirketleri açısından ilginç bir açmazı adresliyor; Peki bu yöneticileri nasıl bulacağız?
Bizde de sayıları artmaya başlayan headhunter firmaları, bu soruya cevap aramak için kurulmuş. Kelle avcıları diyebileceğimiz bu insanlar, firmaların ihtiyaç duyduğu yeni normalin yöneticilerini bulup çıkarabiliyor mu dersiniz?
Ne yazık ki genelde bulamıyorlar zira yeni normalin tanımladığı yöneticiyi yetiştirecek ortamlar fazla değil.
İşletmelerimizin yönetici ihtiyacı ortalama % 80 oranında içeriden karşılanıyor. Bunun iyi tarafı, tepedekinin neyi yönettiğini iyi bilmesi.
Ancak fark yaratacak zıplamalar bekliyorsanız, dışarıdan gelen yüzde 20'lik kesime bakmanız gerekiyor.
Tepe yöneticisinin yeni normalinde ilk sıraya, çalışanlarına liderlik vasfı oturuyor. Eski normalin söylemi olan "patrona el pençe divan" yöneticilerin modası geçiyor. Zira patron, "el pençe divan yönetici" değil, firmasının milyonlar hatta milyarlarını "sürdürülebilir büyüme" ikliminde tutabilecek biri gerekli.
KOBİ'lerimizin kurumsallaşma alanından en fazla takıldıkları da işte bu ikilem oluyor; Sadakat ile liyakati aynı anda bulamıyorsak, hangisine öncelik vermeliyiz?
Konuştuğum pek çok patron; "yanlış yaptığımın farkındayım ama benim paramla, başkasının beni yönetmesi duygusunu kabullenemiyorum" itirafında.
KOBİ'lerin yumuşak karnı; tam da bu işte...