Küresel ekonomi krizde ikinci dip korkusu yaşarken, Türkiye'nin "büzülme" yerine "büyüme" tercihi, meyvelerini vermeye başlıyor. Uluslararası yatırımcıların, krize karşı refleksini "büyüme"den yana koyan Türkiye için daha fazla "çalışma" ortaya koyduğunu görüyoruz.
Düne kadar "istikrar adası" özelliğiyle kriz ürkeği sıcak paranın ilgi merkezi idik. Bunda, yüksek faiz düşük kur politikalarının da etkisi vardı. Nitekim faiz lobisinin gayreti de bu "sıcak para" titan zincirinin sürmesi yönünde. Ancak Merkez'in kararlarıyla yurtdışı para akışının şekli de değişmeye başladı.
Bugünkü hava; sıcak para yerine kalıcı işbirliği ve sermaye göçü yönünde bir iklime işaret ediyor.
Bu açıdan bakınca Çinli kredi derecelendirme kuruluşu Dagong'un Başkanı Guan Jianzhong'ın sözleri, daha da önem kazanıyor; kredi notumuzun yükseltilmesinden ziyade ekonomik büyümenin kısa ve orta vadeli performansına işaret ediyor. Eklediği ise; bazı yapısal sorunların hâlâ sürdüğü gerçeği...
Burada dikkat çekilmesi gereken birincil nokta; Türkiye'nin kredibilitesini hâlâ "yatırım yapılamaz" düzeyde tutan Batılı derecelendirme kurumları aksine, ülkenin performansına dair Pasifik dünyasının bize karşı olan iyimser bakışıdır. Ancak bu iyimserliğin devamı, ekonomide orta vadeli planın başarısı kadar finansal derinlikten kurumsallaşmaya, ölçek ekonomisinden KOBİ yönetim kalitesine dek pek çok alanda gerçekleştirmemiz gereken yapısal reformlara bağlıdır.
Bizim de artık söylenmeyi bırakıp kendi ev ödevimizi yapmamız şart. Zihin yapımız "bize yanlış yaptılar" duygusundan uzaklaşmalı ve bir üst lige çıkmayı gerektiren yapısal reformlara odaklanmalıyız.