Krizzede; bildik bir kavram. Kriz olur ve zedelenen kesimleri tanımlar. Krizzade, bu ortamdan beslenenleri anlatır.
Türkiye'nin kredi notunu, performansına rağmen hâlâ aşağıda tutan küresel sermayenin "ucuz ülkeden alım" stratejisi; sürekli "kriz gelebilir" öyküleri yaratmaya dayanıyor. Krizin bahanesi olarak bazen enflasyon, bazen kur verileri kullanılır. Bu defaki öcü, "cari açık" ve kriz ekonomistlerinin dilindeki favori türkü haline gelmiş.
Tuhafınıza gitmiyor mu? Türkiye'nin kredi notu, hangi kredi kuruluşundan verilirse verilsin, hâlâ "yatırım yapılabilir" değil...
Eğer bu notçular doğru ise, Türkiye'ye yatırım yapanlar gaflet ve dalalet içinde. Eğer yatırımcıların "Türkiye ilgisi" doğru ise, notçular "yanlış" yapıyor.
Aslında notçular yanlış filan yapmıyor. İşlerini yapıyorlar. İşleri, satın alma sürecinde Türkiye'yi "ucuz" tutmak ve sıcak para üzerinden ülke kaynaklarından "aşırı" yararlanmak.
Bunu gerçekleştirebilmek için "kriz tehdidinin" toplumda bir karşılığını oluşturmak gerekiyor. Medyanın "etki ajanları" ile kriz ekonomistleri, tam da bu işe uygun enstrümanları tanımlıyor.
Kriz ekonomistleri için sevdiğim tanım şu: "son 2 krizin 8'ini bilen (!) ekonomist türü."
İçinde bulundukları ekonomilerin "felaketini" görmekten aciz bu kriz-zade'ler (krizden beslenen anlamında) söz konusu Türkiye olunca, "faizi artır ki kendi ülkemizde düşen kazançlarımızı, senin ülken üzerinden sürdürebilelim" umudundalar.
Bütçe, "uygun" ve "cari açık" kriz boyutunda değilken, bunların dilindeki ezber hâlâ "kriz makamında" ise bu Krizzade Cemaat'i sorgulama zamanı geldi demektir.