Belgesel meraklıları bilir; Serengeti düzlüklerinde, kaplanlar için söylenmiş bir atasözü vardır; "çölde yemeğin senden hızlı hareket ediyorsa, başın belada demektir."
Denizli, doğru zamanda adım attığı tekstil sektörüyle, kendine ziyafet çeken Anadolu Kaplanı olmayı başardı. Anadolu'yu elipse benzetirsek, Antep'de Doğu merkezi varken, Anadolu Kaplanları'nın "Batı merkezi" oldu Denizli...
Tarımı bırakıp tekstilciliğe soyunan kentin girişimcileri, 1980'lerdeki kredi bolluğunun da yardımıyla hem kovalayacak yemeklerine hem de ihracata dayalı yeni zenginliklerine kavuşmuş oldular.
Krizlerden öğrenen Türkiye profiline uygun girişimci modeli, Denizli'de "gözüyle düşünen" yatırım iklimini doğurdu. Öyküyü biraz sadeleştirirsek; havlu ve bornozdan para kazanan öncü girişimcileri görünce, diğerleri de aynı adımları izledi. Hatta bir ara aynı uçağa (Özal'ın ticaret seferleri) binip, aynı kente (Milano) ve aynı amaçla (tekstil makineleri fuarından fabrika satınalma) gittiler.
Yabancıların "me too" dedikleri, komşu fabrikanın aynısını görüp "ben de isterem" stratejisi, kısa sürede bölgede kurulu havlu-bornoz tesislerinin, bir ülkede hatta bir kentte yoğunlaşmasını sağladı.
5 Nisan 1994 Kararları'yla ilk darbeyi alan kent, 1998'deki Asya'dan başlayan küresel çöküş sırasında "aynı ürünü üretmenin" bedelini, "yıkıcı rekabet" faturasıyla ödemek zorunda kaldı. Uşak, daha da kötü durumdaydı. Zira tek ürün (derilik kumaş) yanı sıra tek Pazar (Rusya) girdabında 512 fabrikasından geriye 14 işletme kalabilmişti.
Aradan geçen 15 yılda Türkiye, her krizde sırasıyla kaliteyi, rekabeti, nakit akışını ve kümelenmeyi öğrendi. Denizli de benzer adımları atarak bugün tekstildeki hatasından alabileceği en iyi dersi çıkarmış gibi görünüyor.
Denizli havlu attı derken, sanayileşme adımlarından vazgeçişi değil, aksine havlunun temsil ettiği tekstili, kentin geleceğinde "doğru pozisyonlayarak" yola devam etmeyi seçti.
Kentin yerel lider ve kanaat önderlerinin kafasında, yakın geçmişten dersini almış, farklı bir Denizli var artık. Tekstildeki "me too ekonomisi", kentte sermaye birikimini belli bir düzeye taşıdı. Bir sonraki adımda en azından bu hatalar olmayacak.
Hayvancılık, Denizli'nin yakın geleceğinde, kentin yeni yürüme koridoru olabilecek. Neticede geleneksel mera odaklı eski moda hayvancılıktan söz etmiyoruz. Kentin zaten var olan ticari yetenekleri ile sanayileşme pratiğinin birleştiği noktada, endüstriyel hayvancılık, pekala mümkün.
Yeni Anadolu yolculuğunda Denizli, Türkiye'nin ekonomi gündemini belirleyen kentlerinden biri olmaya devam edecek.