Faizsiz bankacılığı, 3800 yıl öncesinin Babil'ine, Hammurabi'ye dayandıranlar dahi var. Ancak modern zamanlardan, 30 yıl öncesinden söz edeceğim. Petrol Krizi ardından doğan ihtiyaçlar ışığındaki tartışmalar ve 1980 sonrasında Rahmetli Özal'ın reformlarıyla ekonomik hayatımıza girmesi..
O zamanki gerekçe çok netti: Tasarruf ihtiyacının doruğa çıktığı ülkede, faize sıcak bakmayan kesimin birikimlerini yastık altından çıkarıp sisteme dahil etmek...
İnançlarından ötürü "banka" fikrine sıcak bakmayanların geleneksel adresi olan gayrimenkul, döviz, altın gibi araçların yanında "son derece yaratıcı" bir çözüm gibi algılamıştık.
Nitekim 1985'ten sonra kurulan 6 özel finans kurumu, günümüzde katılım bankası halini aldı. Bir tür risk sermayesi niteliğindeki bu kurumların topladıkları atıl fonlar sayesinde girişimcinin ihtiyaç duyduğu hammadde, yarı mamul ve yatırım malları temininde ciddi katkılar sağladık.
Bugün geldikleri noktaya baktığımızda "20 yıl öncesinin" faizle neredeyse virgülden sonra 2 haneye dek örtüşen "kâr payı" ödemelerinin ötesine az-çok geçebildiler.
Fakat son kriz sürecinde küresel sermaye hareketlerinin yarattığı kırılma, IMF'nin tabiriyle "İslami Bankacılık" içerik ve kapsamını da başka noktalara taşımaya başladı.
Bunlardan en önemlisi, muhafazakâr girişimcilere sunulan "faiz dışı" enstrümanların artan çeşitliliğidir.
IMF'nin raporunda her ne kadar sistem; "bir alternatif değil, kapitalist sistemin tamamlayıcısı" diye tanımlansa da İslam ülkelerinin kendilerine has "farklı bankacılık sistemleri" ve finans şebekeleri kurma noktasına gelindiğini görüyoruz.
İşin ilginç yanı İslami bankacılık ve faizsiz sistem konusunda üretilen bilgilerin çoğunun, IMF veya Batılı kurumlardan geliyor olmasıdır. Literatüre bakın; ya ABD veya İngiltere merkezli enstitülerin ürettiği kaynakları göreceksiniz.
Bizde yığınca iktisat fakültesi ve bir o kadar da ilahiyatçı var ama bu alanda dişe dokunur bir çalışma üretemedik. Beklentim, bu tür çalışmaları bizdeki katılım bankalarının destekleyebileceğiydi oysa.
Dünyada İslami bankacılık kendi kabuğundan çıkıp birçok ülkede, hatta Adam Smith'in ülkesinde dahi yaygınlaşırken bizdeki katılım bankalarının hâlâ mevcut sisteme öykünme sürecini aşamamış olması, düşündürücüdür.
Benim ilgimi çeken, "İslami finans gücünün" neden IMF raporlarına ve onayına bu denli ihtiyaç duyduğudur. Cevap belki de finansal büyüklük kadar bu alanda bilgi üretmenin eksiğini sorgulamakta yatıyordur.
Sıfır faizin mucidi Hammurabi'den Adam Smith'in "Milletlerin Zenginliği" ne ve nihayetinde Katılım Bankalarımızın "Türkiye Zenginliği"ne uzanan bir sorgulama...