Bir insan neden "bugün gider, yarın gelir?" Çünkü devlet kapısındadır ve ondan bu talep edilmiştir.
Çünkü muhatabı bir memurdur.
Ve "bugün git yarın gel" demek, memurun şiarındandır.
İyi de biz bu devleti "E"leştirmedik mi?
Hani e-devlet sayesinde bugün git ve yarın gel olmayacaktı.
Hatta devlet kapısına dahi gitmeye gerek kalmayacak, ekran başında bürokrasinin bütün "talepleri" karşılanacaktı?
Rahmetli Turgut Özal "bürokrasiden şikâyet" edince, neredeyse havaya uçuruluyordu. Kendini var etme ve pozisyonunu koruma söz konusu olduğunda inanılmaz yaratıcı olan bürokrasi, tehdit olarak algıladığı her türlü "e-devlet" hamlelerine bir şekilde ya direndi veya engel olageldi.
Değer yaratmayan iş süreçlerini koruyarak varlığını sürdüren yığınca kurumumuz var.
Mesela her birimizin vatandaşlık numarası vardır. Ve neredeyse hepimizin elinde sanal dünyaya ulaşacak ya bir telefon veya bir bilgisayar vardır. Yoksa bile en yakın "e-devlet kapısı" sayabileceğimiz bir komşu dizüstü bilgisayarı mevcuttur.
Fakat sorun, "bugün git yarın gel örgütü; BGYGÖ"nün bitmez tükenmez direnişleri ve bugün seni gönderip yarın yine kapısında kuyrukta bekleten "yarın gel" talepleridir. Mühendislikte bir kural vardır; insanı eğitemiyorsan malzemeyi eğit.
Malzemeyi eğittik, e-devlet yatırımları yaptık da memuru eğitmeyi unuttuk.
Maliye Bakanlığı sırasında rahmetli Adnan Kahveci'nin, ülkeyi, ekonomiyi yavaşlatan "memurin süreçleri" konusundaki çalışmayı hatırlıyorum.
O dönemde düşündüğümüz şuydu; "eğer bilgi ve iletişim teknolojilerini yaygınlaştırırsak, bürokrasi de azalacak, bugün git yarın gel kalkacaktı."
Fakat bugün git yarın gel'ciler de aynı bilgisayarları, kendilerini var etmek için kullanıp yeni çağa ayak uydurunca, milyarlarca dolar harcadığımız elektronik donanımlar, devlet kapısını daha verimli hale getiremedi. Bugün teknoloji, elektronik imzayı çözmüştür. Vatandaşın elinde evrak, kapı kapı, kat kat dolaşıp evrakına ıslak imza devşirmesine gerek yoktur. Bugün aslında muhtar kapısında ikametgah veya nüfus suretine de ihtiyaç yoktur.
Yoktur ama bugün git yarın gel'cileri dönüştüremediğimiz ve onlara başka bir "güç alanı" açamadığımız için elektronik imza, yaygınlaşamamaktadır.
Elektronik bilgi güvenliği alanında faaliyet gösteren ilk kurum olan EGÜVEN'in genel müdürü Can Orhun'la kamunun ıslak imza ısrarının nedenlerini tartışıyoruz.
Can Orhun, elektronik imza kullanıcı sayısının 8 yılda ancak 150 bine ulaştığını söylüyor. Aklıma, bugün git yarın gel'cilerin saplantısı olan ıslak imza kullanıcı sayısı geliyor. Araştırıyorum. Yaklaşık 50 milyon kişi ve yılda üretilen 1 milyardan fazla belge var. Bir örnek veriyor Can Orhon ve soruyor; "ÖSYM'nin yapmış olduğu sınavlara girecek bir öğrenci için 'form almak için ilgili yere git, formu doldur, ilgili yere teslim et, sana gönderilecek postayı bekle' dönemi sona erse ve binlerce öğrenci bilgisayar başından hiç kalkmadan tüm bürokratik işlemleri yapabilse hayat nasıl olurdu?"
Bu soruya "daha kolay" diye cevap vermek mümkün. Çünkü hem vatandaş hem de hizmeti veren kurum nezdinde para, zaman, emek ve kâğıt gibi doğal kaynak tasarrufuna imkan sağlayan elektronik imza, teknolojinin ve internetin bütün nimetlerini bürokrasiye entegre ediyor.
ÖSYS; KPSS, ALES, KPDS ve benzeri sınavlarda "ıslak imza" peşinde koşanların çektikleri sıkıntıları düşündükçe, insanın yüreği sızlıyor. Hiç değilse bu sınavlarda elektronik imza kullanımı zorunlu hale getirilse, ıslak imza ve geleneksel kâğıt belge aranmasa, milyonlarca insan/saat zamanı tasarruf edilecek.
Islak imzanın bir başka tehdidi, ticaret hayatında karşımıza çıkıyor. Hızlı balığın yavaş balığı yuttuğu bir ortamda, sırf sizin bugün git yarın gel'ciler mutlu olsun diye şirketlerinizi bürokrasinin öğütücü çarklarına terk edemezsiniz. Islak imzadan daha güvenli olan elektronik imzanın "rekabet avantajı yaratma boyutuyla" da bakın lütfen.
BGYG Örgütü; biz sizi yine de unutmaz, çayınızı kahvenizi içmek için bugün değilse bile yarın geliriz, merak etmeyin.