Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Siz de yapabilirsiniz!

Krizle baş edebilenlerin davranış kodlarına bakınca ortak bir payda beliriyor; hızlı hareket eden yenilikçi firma olmak. Ölçeğin büyüklüğünden pek bahseden yok. Dünya devi GM'in dahi iflas edebildiği süreçte, işletmenin büyüklüğü yetmiyor, krize karşı gösterdiği refleks, hayati önem kazanabiliyor.
Bu refleksin bileşkesindeki iki temel faktörden biri olan hız; adaptasyonu ve şartlar karşısında çok çabuk pozisyon almayı tanımlıyor.
Ancak yenilikçi olmak, başka bir enerji sağlıyor ki bu sadece krizde değil, belki de sonrasında oluşacak yeni dünyanın sıralama faktörü olacak.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin elinde inanılmaz bir fırsat ve büyük bir tehdit aynı anda mevcut; inovasyon dediğimiz, buluşçuluk ve yeni iş fikirleri sayesinde bütün endüstriyi dönüştüreceğimiz bakir alana sahibiz. Fakat yine aynı bizler, bu yenilikçiliği bir "toplumsal enerji" haline getirememe tehdidiyle yüz yüzeyiz.
Yenilikçilik ve buluşçuluk, her ne kadar "icat çıkarma" türündeki mahalle baskısı içinde köreltilse de yaratabilirsek birkaç iyi örnek, bu alandaki direncimizi kırabilir.
Zira aklından ziyade gözüyle düşünen toplumumuzda birine yeni bir şey anlatmak, fazla işe yaramıyor. Bunun yerine bir şeyi yapıp fayda üretmeye başladığında; yine aynı yenilik düşmanları, "ben de isterem" türküsüyle kapına dayanıverirler.
Con Ahmet'in devri-daim makinesi, bizim için "yenilikçi züppe" aşağılaması için kültürel motif olsa da dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına, bu "icatsızlık özrüyle" giremeyeceğimiz kesin.
Nitekim mahalle baskısını hiçe sayıp yeniyi, farklıyı deneyenlerimizin sayısında artış var.
Turkcell, bunlardan biri ve Türkiye'nin en büyük firması olarak "geleceğinin garantisini" bu yaklaşımına adresleyebiliyor. Yazımın başında sözünü ettiğim "hızlı hareket eden ve yenilikçi firma olma" refleksi, bizzat Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv tarafından "gelecekte var olma garantisi" olarak tanımlanıyor.
Önceki gün, Gebze'de 15 milyon dolar harcanan Turkcell Teknoloji Merkezi'ni gezdim. Bana burayı tanıtan yönetici Yücel Karadeniz ile Hilal Yazıcı Atılay, 320 kişinin, icat çıkarmayı iş olarak benimseme cüretini gösterebildiğini anlattılar.
Tersine beyin göçüyle Microsoft Seattle'dan gelen Esen Tuna ile Yahoo'dan gelen Okan Alper'in Türkiye'de bu oluşumda yer alma mutluluğunu paylaştım.
10 yıl önce benzer beyin göçüyle gelenlerin ne tür hayal kırıklıkları yaşadıklarına fazlaca tanık olduğumdan, başarılı insanlarımızın bilgi mabetlerinde kalmalarının, üretkenlik açısından daha iyi olduğuna inanmıştım.
Sonuçta Türkiye'ye döndüklerinde sakala türbana takılı kalmış üniversitesinden, kendi çapında siyaset yapan kamu kurumuna kadar, bu insanlara hayatı zindan ediyorduk. Şimdi durum değişiyor. Türkiye artık, yeniliği yaşam tarzı olarak benimseyebiliyor ve Turkcell gibi kurumsallaştırabiliyor.
Gebze'de üretilen teknolojinin başta Turkcell'in ekosferi olmak üzere bütün dünyaya pazarlandığını biliyoruz.
Önceleri kontör transferi gibi icatlarla başlayan serüvenleri bugün ileri düzeyde yazılım üretmeye doğru yol almış.
İleride bunun katlanarak artacağını ve yalnızca bu merkezde çalışanlara değil, "icadı gelen" bütün herkese bir şekilde "kuluçkalık" yapacaklarını söylemek kehanet değil.
10 yıl önce 7 bin birimden oluşan Lucent'e ait Bell Lab'ı ve HP Lab'ı gezerken dikkatimi dev numaratör çekmişti. "Şu an itibariyle ürettiğimiz patent sayısı"nı gösteriyordu. Turkcell Teknoloji'de son 1 yılda 14 patent üretmiş. Daha tam kapasiteye dahi ulaşmamışken.
Buradan beni umuda sevk eden, eski köye yeni adet getirebileceğimizi görmek. Turkcell Teknoloji, bunun somut örneği ve icat çıkarmak, buluşçuluk, yenilikçilik, bir "" olabildiğini görebilmemiz...
Bizim topraklarımızda, bizim insanımızla...
Genelde imrendiğimiz bir teknoloji ve başarı karşısında tuhaf bir refleksimiz vardır; "elin gâvuru yapmış!" Övgü ve tahkiri aynı cümlede buluşturan bu toplumsal aşağılık kompleksi, gâvur (!) olmayanların da icat çıkarabileceğinin ispatıyla değişecektir. Sadece sorun, bir tek "Turkcell Teknoloji" yetmez.
Sanayinin dönüşümü için daha çok lazım. Gıdacı, makineci, eğitimci, ziraatçı, her neyle uğraşıyorsanız; siz de yapabilirsiniz!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA