Araştırma şirketi Nielsen'in Türk patronlara yönelttiği ilginç bir soru var: "Global bir oyuncudan iyi bir teklif alsanız şirketinizi satar mısınız? "
Cevap, sorudan da ilginç: %78 evet.
Beş Türk patrondan dördü, " nasılsa işler kötü (%72.3)" diye markasını yabancıya satmaya hazır. İşin "esas"ı, satılmak olunca, patronlarımızın kafası "usul"e takılmış meğer; " biz fiyatımızı bilmiyoruz, sorun burada." Satılmakta anlaştık, fiyatta kafamız karışık.
Kendi yarattığımız markaları, yabancıya satma işini iyi benimsedik.
Türk Telekom, Telsim, Aria, Finansbank, Dışbank, Oyakbank, Demirbank ve daha yüzlercesi. Adlarını dahi unuttuğumuz ve bugün yabancı isimleriyle boy gösteren ilaç şirketlerimiz... Yabancı sermayenin kötü bir şey olduğu yazısı değil bu yazı.
Merak ettiğim, ilk zorlukta veya ilk " kısa vadeli " fırsatta kendi yarattığımız markaları satmaya olan hevesimizdir.
Sahi küreselleşmeyi böyle mi anladık ve neyi başaramıyoruz?
Marka üretmede çok mu başarılıyız da " nasılsa çok küresel firmamız var, alan alsın, yenisini yaratırız" mı diyoruz?
" Parayı veren çıktıktan sonra isteyene satarım " mantığı, ekonomik akla uygun düşse de uzun dönemli ülke çıkarlarıyla ne kadar örtüşüyor, anlamıyorum.
Üstelik bu tutumumuz, son zamanlarda ortaya çıkmış bir tutum değil. Çocukluğumda Osmanlı Bankası'nı, Osmanlıların sanırdım. Belki de öyle sanmak ihtiyacından kaynaklanıyordu.
Sermayenin küresel hale geldiği dünyada pek çok ülkenin şöhretli markalarını, başkalarının satın aldığını biliyoruz.
Ancak bu satışların, o ülke kamuoyunda enine boyuna tartışıldığını da görüyoruz.
Markanın, " trade mark " tanımı dışında, toplum hayatında " psikolojik" ve " sosyolojik " değerler taşıdığı bir gerçek.
Peki kendi aklımız, emeğimizle var ettiğimiz bu " değerleri " biz mi iyi yönetemiyoruz da " yabancı gelsin alsın " diyoruz.
Ya da " büyüyen şirketimize bizim aklımız yetersiz kalıyor" gerekçesiyle mi kolaylıkla elden çıkarıyoruz?
Ekonomideki durgunluk gerekçesiyle "yabancıya sat ve kurtul" mantığı, durgunluk geçip işler açıldığında çökecek olan " zavallı bir müstemleke mantığı"dır.
Akıllı olup firmanı ve markanı yönetmek zorundasın.
"Yabancı gelsin alsın" dersen kendi ülkende " efendilikten marabalığa tenzil " etmiş olursun.