Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Almanya... Sancı... Erdoğan faktörü...

Türk-Alman ilişkileri sevgi- nefret ekseninde ilerleyen oldukça karmaşık, tarafların birbirinden vazgeçemediği ama birbirini sürekli kolladığı ilişkiler yumağı olageldi. Bu, Almanya'nın ulusal birliğini sağladığı 19. yy.'ın sonlarından bu yana böyle.
1. Dünya Savaşı öncesinde altyapısı kurulan bir asırlık işbirliğinde stratejik oyun kurucu genelde Almanlardı. Almanların büyüme ve genişleme iştahı, enerji kaynaklarına hâkim olma, kritik geçiş yollarını tutma çabası, dönemin Osmanlı İmparatorluğu'na yaklaşımının esaslarını belirledi.
O tarihten itibaren de ana doğrultusunu korudu. Almanların gerek Türk idare sistemini ve idarecilerini (asker- sivil) tanıma gerekse Anadolu coğrafyasını her türlü etnik, dini ve mezhebi farklılıkları ile keşfetme süreci hiç bitmedi ve yıllar boyu güncellendi. 2. Dünya Savaşı şartları paranteze alındığında, Alman tarafının 1950'lerden itibaren küresel sisteme yeniden entegre olma, hatta o sistemi düzenleme hedefinde Türkiye önemli yer tuttu.

***

Avrupa Kömür Çelik Topluluğu, Avrupa Ekonomik Topluluğu, Avrupa Topluluğu, Avrupa Birliği yapılanmaları da Almanların, Batı Bloku içindeki ihtirasının frenlenmesi ve güvenlik içinde kalkınma çizgisinde tutulması için geliştirildi. 1960'lardan itibaren iş gücü açığı ile karşılaşan Almanlar için Türkler en uygun seçenekti. Bu doğru tercih, orta- uzun vadeli analiz yanlışıyla da birleşti. Yani... "Birkaç 10 yıl çalıştırılıp emekli edilip, gönderilecek Türkler planı" tutmadı. Bu gerçeği, 1980'lerde dramatik biçimde gören Alman yöneticiler, siyasal tercihlerine göre ya geri dönüşü teşvik etmeyi ya da ırkçı saldırılarla etkili mücadele etmeyerek, Türkleri yıldırmayı denedi.
Türkler, Almanya'ya kök saldıkça, uygulanan reçeteler de değişti. Türkiye'deki tüm ideolojik, politik, dini, sosyal fay hatları, Almanya'da "ayrıştırma" enstrümanı olarak kullanıldı. Darbe dönemlerinin insan hakları ihlalleri de Almanya başta olmak üzere Avrupa'ya kaçan yeni ve parçalanmış Türk grupları üretti. Türkiye ile hesaplaşma içindeki bu gruplar, Almanlar için Ankara'ya karşı enstrüman kimliği de kazandı. 2000'li yıllarda ise Türkler başta olmak üzere tüm yabancılara karşı açık ve kapalı asimilasyon kararları hayata geçirildi.
Tabii kabul etmek gerekir ki gurbetçi diye başlayıp Avrupalı Türkler olarak anılan 3 milyon vatandaşımız Almanya'dan ve Almanlardan çok şey öğrendi. NATO ittifakı, Gümrük Birliği de iki ülke ilişkilerine çok şey kattı.
Yakın tarihe geldiğimizde ise Almanya, Avrupa'daki mali krizi en iyi yöneten ve Avrupa kurumlarını kontrol edecek şekilde konumunu güçlendiren tek devlet oldu. Almanların, Avrupa ve bölge dengelerini şekillendirme iradesini en fazla etkileyecek aktör ise Türkiye idi. Tam üyelik müzakereleri ile yorgun Türkiye'den söz sahibi Türkiye'ye geçiş, Avrupa'da en çok Almanları ilgilendirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan'la anılan bu dönemi, Erdoğan'ın bugünkü Köln ziyaretini, Almanya iç dinamiklerindeki sancıyı bir de bu gözle görmek gerek!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA