Soma'daki maden faciası pek çok konuyu yeniden ele almamızı ve detaylıca düşünmemizi gerektiriyor. Bu zorlu olayın, "iş yapma biçimimiz, hukukumuz, denetim kültürümüz, dayanışma ruhumuz ve siyasetle" yakından ilgisi bulunuyor.
1- Şurası bir gerçek AB yolunda yapılan reformlar ile 2023 yılına endekslenen hedefler, Türkiye için çıtayı oldukça yükseltti. Maalesef, "devlet sistemimiz ve özel sektör zihniyetimiz bu dönüşüme ayak uyduramadı!"
2- Çoğu zaman bir işi gerçek manada yapmıyoruz. "Yapıyor gibi görünüyoruz." 18 Mart 2014 tarihli "Soma Teftiş Tutanağı" da bunun bir örneği gibi. İş müfettişlerinin, denetimi kâğıt üstünde tamamladıkları ve bu işlemi işletme müdürünün odasında gerçekleştirdikleri izlenimi ediniyoruz.
Bu noktanın da üzerine gitmek, denetimin kalitesini sorgulayacak bağımsız mekanizmalar kurmak zorundayız.
3- Soma'da madenin asıl sahibi konumundaki Türkiye Kömür İşletmeleri'ne de odaklanmak, sorumluluğunu masaya yatırmak durumundayız.
Malın sahibi, aynı zamanda işin sahibi olduğunu şayet göz ardı ediyorsa ortaya çıkan sonuçlardan kendisini sıyırmamalı.
4- Taşeronlaşma sorun olmaya devam ediyor. Rekabet edebilme, maliyetleri kısabilme uğruna alt yüklenicilere iş devredilmesinin, özellikle riskli işkollarında kazalara davetiye çıkardığını artık kabullenmemiz ve çare bulmamız gerekiyor.
5- Garip bürokrasi üretiyoruz. Aynı olayda farklı uygulamalar geliştiriyor, düzeltmek için çaba göstermiyoruz. İşte size somut bir örnek:
"Soma'da maden ocağında can veren işçilerin ailelerine 415 lira cenaze yardımı ödenecek. Ama ölen bir işçi değil de memur olsaydı cenaze yardımı bin 463 lira olacaktı!"
Yaşarken ayırdıklarımızı ölümde bile birleştiremeyen mevzuatımızı sorgulamalıyız!
6- Milletçe kara günlerdeki dayanışma gücümüzü örseliyoruz. Faciaların yaralarını sarma kültürümüzü dinamitlemeye kalkanları görmek, marazi odakları ayıplamak hepimizin ortak görevi olmalı.
7- Her meseleyi, "siyasi" zeminde tartışıyoruz Toplumu kutuplaştırmak üzere hazırda bekleyen çevrelerin akımlarına çabuk kapılıyor, gereken insani dersi vermekte ağır kalıyoruz. Tabii ki yas ortamında sinirlerine hâkim olamayanları da kınıyoruz.
8- Soma ve benzeri sarsıcı olayların dününe yoğunlaştığımız kadar yarınına bakmıyoruz. Soma'dan ders çıkarılması, adaletin gecikmeksizin tesis edilmesine bağlı. Bu nedenle, yılları bulabilecek mahkeme süreçlerinde bir an bile olsun dikkatimizi kaybetmemeliyiz.
9- Olumlu yanlarımızı da saymak yerine eksikliklerimizi ön plana çıkarıyor, toplumu demoralize ediyoruz. Tedbirtevekkül ve kaderi karıştırıyoruz.
Kuşkusuz hepimizin kaderi var. Ama tedbiri elden bırakıp, yüzlerce işçiye alın yazısı yazanlardan hesap sorulmasını istemeliyiz.
10- Ve özel bir paragraf da "kriz yönetimi ve iletişim diplomasisi" kapasitemize. Kurumsal olarak Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, kişisel olarak Enerji Bakanı Taner Yıldız, müthiş iş başardılar. Yıldız, siyasetçi olmanın ötesinde insan olmanın içtenliğiyle, baba- kardeş- ağabey olmanın samimiyeti ile facianın ilk anından itibaren doğru ve dürüst bilgi verme erdemiyle takdiri hak etti.