Suriye'de tansiyon giderek yükselirken Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile gerçekleştirdiğimiz sohbetin ikinci bölümü ile devam edelim...
Davutoğlu, Suriye politikasına yönelik tepkilere işaret ettiğimiz anda iki ilginç değerlendirme yaptı. Dedi ki:
1- Eleştiriliyoruz ama etrafımızda bir savaş kuşağı var. Türkiye'yi savaşın dışında tutuyoruz, ülkeyi bir maceraya sokmamaya çalışıyoruz!
2- 1923'ten bu yana en kritik aşamalardan birindeyiz.
Atacağımız adımlarla ya kazanacağız ya da Allah muhafaza büyük bir risk tablosu ile karşı karşıya kalacağız.
Tabii ki kazanma yönünde irade sergiliyoruz.
***
Mevcut politikanın sürdürülebilirliğindeki güçlükleri hatırlattığımızda ise Davutoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
"
Açık bir haksızlık yapılıyor. Bu haksızlık, Türkiye'nin kontrolü dışında gelişen konjonktürün faturasını Türkiye'ye çıkarmaktır. Hatta Türkiye'ye bile değil AK Parti'nin oluşturduğu dış politika paradigmasına fatura çıkarılmakta. Bu da benimle özdeşleştirilmekte. Bunun arkasında, Türkiye'nin yüksek profilli dış politikasından rahatsız olan bütün aktörler var!"
***
Gelelim, "
sıfır sorun" politikasına...
Davutoğlu, "
Komşularla sıfır sorun ilkesinde hiçbir yanlışlık yok" dedikten sonra şu tezi ileri sürdü:
"
Sıfır sorun, muhataplarınız devletler iken inşa edilen bir paradigmadır.
Muhatabınız kaybolmuşsa, sorunu kimle çözeceğiniz konusunda sıkıntı yaşarsınız. Suriye'de muhatabınız kendi halkı ile çatışıyorsa, ülkede kontrolü kaybetmişse, 'sıfır sorun'
demeniz, onunla sıfır sorun anlamına gelmiyor. Bazen ilkelerle çıkarlar çelişebilir. Bunu yönetmek bizim işimiz.
Komşularla sıfır sorun bir ilkedir ama zulmün karşısında sessiz kalmamak da bir adalet ilkesidir. İki ilkenin bir dönem çelişkisi yaşanır sonra yeniden denge kurulur."
***
Bir de Mısır'a bakacak olursak...
Davutoğlu, yine iddialı konuştu...
"
Ahlaki olarak doğru yerdeyiz.
Stratejik olarak bakıldığında Ortadoğu'da halkların tercihine dayalı, meşruiyeti güçlü yapılar kurulursa burada etkisi en fazla artacak ülke Türkiye'dir. Evet, dış politika hislerle yürümez. Değerler orada, çıkarlar burada. Bizim Ortadoğu'da çıkarımız nedir? İstikrardır."
Sonra... İlginç bir görüş daha dile getirdi:
"
Ortadoğu'da iki yol var. Ya güvenlik uğruna özgürlükler feda edilecek ve daha büyük toplumsal patlama yaşanacak ya da şimdi ilkeli politika izlenerek uzun dönemde demokrasi temelli istikrar kurulacak...
Mısır konusunda tek başımıza karşı bir denge oluşturduk. Bu yüzden hem bizi 'tuzak bozan'
olarak görüyorlar hem de 'bir gün bir şey olacaksa yine Türkiye'nin moral üstünlüğü ile olur'
diye sürekli bizimle temasta kalıyorlar."
***
Ve son husus... "
Acaba, Davutoğlu ile tanımlanan dış politika tabanda yeterince destek buluyor mu?"
Bakan'ın iddiası şöyle:
"
Anadolu'yu geziyorum. Halkımız yeni paradigmayı bazı seçkinlerden daha iyi anlıyor ve benimsiyor.
Türkiye'nin belli risklerden uzak kalmasının bir nedeni de bu yüksek profilli dış politika. Pazarlık gücümüzü artıran o kadar çok kart var ki elimizde!"
***
Onu, ne kadar eleştirirsek eleştirelim...
Dileyelim tarih, bugünkü dış politika yapıcılarını haklı çıkarsın. "
Günü kurtaralım" diyenler değil, "
Geleceği inşa edelim" diyenler kazansın!