Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Bir davetin anatomisi...

Gerçekten "mayınlı" bir saha. Ama Ankara kulislerini izleyen gazetecilerin uzak kalamayacağı bir konu. Henüz çok sıcak olduğu için özel özen isteyen, bu nedenle birden fazla yönüyle incelenmesi gereken bir durum. Hukukun kaçınılmaz gerekleri kadar devletin iç ve dış dinamikleri açısından da analiz edilmesi zorunlu bir gelişme...
MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner ve eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş'in, özel yetkili savcılık tarafından ifade vermeye davet edilmesi gerçekten önemli bir olay...

***

Ankara'da "Özel Yetkili Mahkemelerin" çalışma tarzı ve yetki kullanım biçimi üzerine önce zihin egzersizi olarak başlayan, giderek olgunlaşan çalışmalar yapıldığını hatırlatalım. Ve geçenlerde HSYK'daki bir sohbette dile getirilen tespiti paylaşalım:
"Özel yetkili savcılar ve kürsüdeki hâkimler öylesine ilginç psikoloji içinde ki onlar el atmasa ülke elden kayıp gidecek!"
Bu genel hissiyatı, mesleki refleksi ve destekçilerini bir kenara not edelim. Diğer husus, KCK soruşturması...
Ağustos 2009'da başlayan "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin" kritik eşik olduğu bir kez daha anlaşılıyor. Bugün terör örgütü PKK'nın, alternatif devlet yapılanması için çalıştığı belirtilen KCK'nın birkaç sene önce nasıl ele alındığı da mühim... Terörü sonlandırma, siyasi kanalları açık tutma adına yapılan tercihlerin, gelinen noktada fay hatlarını tetiklediği görülüyor. KCK'nın iç bünyesine giren, demokratik açıdan ehlileştirmeye çalışan farklı kademelerdeki devlet görevlilerinin akıbetini tartışıyoruz aslında. Onların feda edilip edilmeyeceği de ciddi bir gösterge. "2009'da yanlış yönlendirildik. Önce PKK ve KCK'yı eşzamanlı etkisiz hale getirmek sonra açılımı yapmak gerekirdi" diyen gruplar, yer yer siyasi taraftarlarının da desteği ile yeni bir sorgulama sürdürüyor.
***

Tabii bir de Türkiye'nin "İran politikasındaki kırılma!" meselesi var. Bölgede İran'ı kötülüklerin anası gören bir ekolle İran'ı, ABD-İsrail gözlüğü dışında gören bir diğer ekol arasında içeride ciddi mücadele yaşanıyor. Ayrıca bizim istihbarat yönetiminin Ortadoğu'ya dair yaklaşımı ile bundan rahatsız olan üçüncü ülkelerin, istihbarat örgütleri aracılığıyla yürüttüğü karşı operasyonlara da bakma ihtiyacı doğuyor. Bu süreç İran'ın vurulması senaryosunu da içeriyor.
***

Ve son husus... Bir istihbarat teşkilatı veya "gizli görev"verilen devlet yetkilileri en geniş çerçevede hareket etmek zorundadır. Her türlü örgüte nüfuz etmeli, gerekirse çıkış yolları sunmalı, olmazsa tasfiyesini planlamalıdır. "Devlet için çalışan" insanları, "devletin varlığına karşı faaliyet içinde" gibi algılamak, muhtelif unsurların beyanlarını kullanmak, sırlara yaslanmak ve buradan "senaryo kurgulamak""beka sorununa"dönüşebilir. Devleti emanet ettiğiniz insanların kozmik görüşmeler ve taktik konuşmalar yapması ayrı şeydir, devlet adına inisiyatif alanların bilerek ve isteyerek hukuki sınırları ihlal etmeleri ayrı şeydir. MİT Kanunu'nu teğet geçip, kurumsal iç danışma mekanizmasını işletmeyip, CMK 250-251-252 üzerinden ilerleyip işlem tesis etmek, HSYK genelgesine ve kitaba uygun gibi sunulsa da düşündürücüdür!
Adaletin hassas terazisi ayrımı iyi yapmalıdır. Aksi takdirde hükümete kadar varan "komplo teorilerinin" önü alınamaz!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA