Temsilde adalet, yönetimde istikrar. Türkiye'de seçim sisteminin bel kemiğini oluşturan bu formül, acaba ülkenin en önemli sorunu açısından handikap yaratıyor mu? Örneğin, seçim barajı yüzünden Güneydoğu'da, terör örgütü güdümünde organize işler yapılmıyor mu? Yani, seçim barajını aşamayacağını gören BDP türevi partiler, neredeyse örgütün belirlediği isimleri, yine örgütün belirlediği yerlerden bağımsız aday göstererek seçilmesini sağlamıyor mu? Hatta bağımsız adayların TBMM'ye girmesini garantilemek üzere o seçim çevresindeki ilçeleri gruplandırıp, adaylara göre oy dağıtılmasını başaramıyor mu? Başarıyor. Bu durumda, örgüt gölgesinde seçilen isimlerin, örgütün yörüngesinden çıkması düşünülebilir mi? Hayır. O milletvekilleri, PKK'yı terör örgütü ilan edebilir mi? Hayır. Özgür iradenin engellendiği bir ortamda, toplumun beklentileri ile uyumlu çaba sergilenebilir mi? Yine hayır. BDP'li vekillerin nasıl seçildiğini görmeden, seçildikten sonra büyük barış projesine taraf olmalarını istemek gerçekçi mi? Hayır. Zaten örgütle paralel düşünen kadrolar arasında hasbelkader sağduyu sahibi olanlar varsa dahi onların, o dar gruptan ayrılması söz konusu mu? Hayır. Çünkü ne örgüte ne de devlete yaranabilirler.